Billie'nin dudakları dudaklarımdan ayrıldığında yanından kalktım.
Masada duran telefonumu elime aldım ve saatin kaç olduğuna baktım. Gece 2'ydi. Her zamanki gibi vakit öylece geçip gitmişti.
"Yarın da benimlesin değil mi?" dediğinde ona baktım. Gizli bir ilişkimiz vardı, okul arkadaşlarımdan, ailelerimizden...
Tabii sadece onun ailesinden annem ve babam ayrı. Babam Fransa'da bir kadın ile evlendi ve oraya taşındı. Annem ise L.A'da değil California'da oturuyor. Çünkü o da yeniden evlendi. Bende burada yaşıyorum. Aslında kuzenim ile anneme ufak bir yalan uyduruk. Annem beni ziyarete geldiğine onun yanında gidiyorum. Annem gittikten sonra da tekrar kendi evime geçiyordum.
"Bilemiyorum, annemin gelme ihtimali var. Kuzenimin yanına geçmeyi planlıyorum." dedim ve at kuyruğu olan saçlarımı açtım. Saçlarım belimden aşağı dökülürken kafamı hafifçe salladım.
Billie oturduğu yerden kalktı ve bana yaklaştı,"Seninle zaman geçiriyorum diye sıkılmıyorsun değil mi? Biliyorsun yakında okul bitecek ve Ya boyunca neredeyse hiç görüşmeyeceğiz ve... Okuldaki durumumuzu da biliyorsun."
Kafamı salladım. Önümde durup bir kolunu belime dolayıp beni kendine çekti. Önüme gelen birkaç saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı,"En azından okulda da aramızın iyi olmasını isterdim."dedim ansızın.
Hafifçe gülümsedi,"Bu neredeyse imkansız bir şey, orada aynı kutuplar gibiyiz. Birbirimizi itiyoruz."
Kollarımı yavaşça Billie'nin omzuna doladım. Nefesini dudaklarımda hissediyordum.
Dudaklarımı yavaşça onun dudaklarına değdirdim. Anında karşılık verdi.
Dudaklarımı yavaşça hareket ettirdim. Bana karşılık verdiği her seferde eriyor gibi hissediyordum, Billie'ye sahip olmak harika bir şey. Çoğu insanın arzuladığı bir insan... Ama bu arzusunu karşılayabilir tek kişi benim.
Dili dudağıma değdiğinde hafifçe dudaklarımı araladım. Dili dilime her değdiğinde içim kıpır kıpır oluyordu.
Elleri belimden aşağı doğru kayıp kalçalarıma geldi. Birkaç adım geriye attı ve koltuğa oturdu. Ama ben o sırada hala ayaktaydım. Dudaklarımız ayrılmamıştı, ona doğru eğilmiş öyle öpüşmeye devam ediyorduk.
Ellerini vücudumdan çekti ve bir elimi tutup beni kendine çekti. Kucağında oturduğumda bacaklarımı onun belinde sardım. Dudaklarımız ayrıldığında ikimizde nefes nefese kalmıştık. Çok az açık olan percereden turuncu ışık giriyordu. Direk olarak Billie'nin yüzüne düşüyordu.
Mavi gözleri bana şehvet ile bakarken kendimi ondan alamıyorum.
Dudakları yavaşça boynuma geldiğinde hafifçe titredim. Bu durumum karşısında güldü. Ellerimi onun saçlarına geçirdim.
Boynumu emerken. "Bayan Ezra bize nasıl bir ceza verebilir ki?" dedim.
Boynumu emmeyi bıraktı ama dudaklarını çekmedi,"En fazla iki saat kütüphanede vakit geçiririz. Hem bizim için daha iyi değil mi?"
Onu boynumdan uzaklaştırdım ve parmaklarımı onun çenesini altına koyup çenesini yukarıya doğru kaldırıp bana bakmasını sağladım,"Kavga etmekten başka bir şey yapmayacağız." dedim.
Derin bir nefes verdi,"Neden bu konuya bu kadar takılıyorsun?"
Dudaklarımı büktüm, bende anlayamıyorum doğrusu...
"Ah, herneyse."dedim ve Billie'nin dudaklarına yöneldim.
Ellerimi onun büstiyerinin üstüne koyup hafifçe göğüslerini sıktığımda inledi. O esnada beni koltuğa oturtup o kucağıma çıktı. Elleri südyenimin kopçasına gidip tek bir hareketle açtı.
"Sence bu kadar yetmez mi, bugün 2. oluyor." Hafifçe gülümsedi ve kafasını iki yana salladı.
"Hayır, daha yeni başladık."