24 aralık 1976'da çaldıranda oluşan şiddetli deprem. Richter ölçeğine göre 7.2 olan Van iline bağlı Diyadin, Muradiye, Taşlıçay ilçelerini ve dolaylarını etkileyen deprem 3.840 kişinin ölümüne, 497 kişinin yaralanmasına ve 9.232 konutun tümüyle yıkılmasına onarılmayacak düzeyde hasar görmesine yol açmıştır.1939 Erzincan faciasından bu yana en şiddetli sarsıntı..
VAN'DA DEPREM ÇOK ÖLÜ VAR. Kurtulanlar sürekli kar yağdığı için donma tehlikesiyle karşı karşıya..
Çadır ve akaryakıt darlığı var TRT halktan kan yardımı yapılmasını istiyor. Bölgeye çok az yardım gidebildi..
Van'da ölü sayısı her geçen gün artıyor..
Yurdun her yanında yardım için kampanyalar başlatıldı..
Kafasını kaldırdı, soğumuş kahvesinden bir yudum aldı. Soğuk acı filtre kahvenin boğazında yarattığı sert tadı umursamadı. Kalemle tutturduğu saçlarını omuzlarına serbest bıraktı. Uzun zamandır yaptığı araştırmalarından kayde değer bir şey henüz bulamamıştı. Birkaç gazete haberi, polis merkezlerinin tozlu raflarında önemsenmeyen onca acı, silinip giden birçok hayat hikayesi.. webte gereksiz onca haber varken van depremine dair ufacık bir hikayenin olmaması canını çok sıkmıştı. Bilgisayarını kapattı ve düşüncelerin onu ele geçirmesine izin vermeden, yarın ki profesörüyle olan görüşmesi aklına geldi . Ona ne diyecekti, bir hikaye bulamadığını, güvenini boşa çıkardığını ona nasıl ifade edecekti ? Sildi bu düşünceleri kafasından ve uykuya teslim etti kendini.
İğreti bir sesle güne başladı bugün. Israrla telefonunu çaldıran Akın'dı. Dün geceden telefonunu kapatmadığı için bi anlık pişmanlık yaşamış olsada üçüncü aramayı cevapsız bırakmamıştı. "Tatlım, bana sakın hala yataktayım deme, bugün çok önemli bir gün olduğunun farkındasındır umarım, kapının önündeyim seni bekliyorum." Telefonu yatağının baş ucundaki komidinin üzerine bıraktı ve hafifçe doğruldu. Beyaz üzerine çiçek desenleri işlenmiş yatak örtüsüne baktı annesi, onun ayrı eve çıkma fikrini olgunlukla karşılamış ve yıllardır kullanmaya kıyamadığı bu saten yatak örtüsünü ona hediye etmişti. Annesini birkaç gündür aramadığı aklına geldi, onu özlemişti. Birden irkildi banyoya doğru yöneldi. Soğuk suyu her yüzüne çarpışında profesörünün hayal kırıklığı içinde olan yüz ifadesiyle buluştu. Derin bir nefes alarak bugünkü yüzleşmeye hazır olduğuna inanmak istedi. Çam yeşili gömleğini üzerine geçirirken buz kesmiş tenini umursamadı. Dağılmış buklelerini fırçasıyla düzeltti. Renksiz solmuş yüzünü gül kurusu tondaki ruj ile renklendirdi. Çer çöp olarak gördüğü araştırma dosyasını kolunun altına tutuşturdu. Son bir defa aynaya baktı gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı "yapamadım , olmadı"
Merdivenlerden aşağıya doğru hızlıca indi, ağır ve yıpranmış siyah demir kapıyı güçlükle açtığında karşısında sabırsız, heyecanlı ve gözleri parlayan arkadaşına içten olmayan bir gülümsemeyle karşılık verdi. " Tatlım yine çok güzel görünüyosun çok heyecanlıyım Sare. Aylardır çalıştığın ve benden sakladığın projeyi sabırsızlıkla dinlemek istiyorum, hadi gidelim mi?"
"Teşekkür ederim, Gidelim". Ağzından çıkan bu sözcükleri ve sesinin tonunu tanıyamadı. Usulca arabanın kapısını açıp sağ koltuğa ilişti. Şehirde sessizlik hakimdi yada saat sabahın çok erken saatleriydi buna henüz karar veremedi. " geldik tatlım, güzel bi kahveyi hakettiğimizi düşündüm." Akın onu lise zamanlarında sıkça beraber geldikleri porsuk kafeye getirmişti. Porsuk yine tüm ihtişamı ve karışıklılığıyla tam karşısındaydı bu şehir onun sevdikleri ve anılarıyla bütünleşmişti o yüzden bu şehri hiç bizaman terk edemeyecekti. Akının ısrarla eline tutuşturduğu kahveyi aldı,ve artık ona odaklanması gerektiğini düşündü. " anlat bakalım şu meşhur saklı hikayeni" dedi Akın. " henüz bir hikaye bulamadım, bu elimdekiler de hiç bir anlam ifade etmiyor" dedikten sonra yüzünü buruşturdu memnuniyetsiz hali akın'ı rahatsız etmiş olmalı ki bir çırpıda dosyayı aldı ve sayfaları hızlıca bi göz attı. " van-çaldıran depremi demek çok dikkat çekici" sare sözünü kesti " ama bu bulduklarıma herkes ulaşabilir, benim asıl hikayeye,yaşanmış bir acı, bir mutluluk, o döneme ait ufak bir hikayeye ihtiyacım var. ". " hadi ama sare bunu yapabileceğini biliyorum, doğru şekilde araştırma yaptığına emin misin?" "Depremin gerçekleştiği yıla ait gazeteleri sahafçılardan buldum bikaç haber hepsi o ama o döneme ait bir hikayeyi konu alan kitap bulamadım. webte aradıklarım zamanla değişmiş ve silinmiş aşağı yukarı gazetelerde bulduklarımın aynısı farklı bişey bulamadım". " o dönemde yaşayan birilerine ulaşmayı denedin mi ?" " evet annem ve babamla konuştum, o zamanlarda çocuklu yaşlarındalarmış çok birşey hatırlamıyolar ve maalesefki doğuda yaşayan hiç bir tanıdığım yok" yüzünü ekşitti, gerçekten bocaladığına inanmıştı. Bugün ondan daha fazlasını bekleyen, ona çok güvenen profesörünün karşısına çıkmaya çok korkuyordu. O korku içini kaplamışken birden irkildi " aklıma bişey geldi Sare benim bi tanıdığım var aslında, yani kendisi doğu kökenli mi bilmiyorum ama üniversite zamanımdan bir arkadaşımdı, o dönemde doğuda yaşayan çocukların aldıkları eğitim hakkında tez hazırlamıştı, belki bir faydası olur ne dersin az ileride çok güzel çikolataları olan bir kafesi var umutsuzca Akın'ın yüzüne baktı zamanı çok azdı öğlenden sonra profesörünün yanına gitmesi gerekiyordu, ama içini kemiren kurtlara kanmak istemişti, belki bir ışık bir hikaye bulabilirse profesör ona biraz daha süre verebilirdi. Heyecanlandı, " bir an önce beni onunla tanıştırır mısın Akın ? Fazla vaktim yok. Biliyorum bişey çıkmaya bilir ama denemekte yarar var" " hadi o zaman tatlım takip et beni " Kafeden çıktıklarında porsuk çayını takip ettiler, bu çikolata dükkanının ismini daha önce duymuştu ama gitmemişti. Acaba depremle ilgili bir bilgiye sahipmiydi? "Geldik iyi şanslar tatlım " Ağır adımlarla Akın'ı takip etti. Bahçesi oldukça renkli koltukların döşemelerindeki çiçek desenleri masalara konan kareli servis örtülerinin uyumu ve dizaynı gözünden kaçmamıştı. Bahçe kapısından sonra belki her kadının hayalindeki yer burası olabilir diye iç geçirdi çeşit çeşit çikolatalar, babasının ona küçükken sürpriz yapıp getirdiği şemsiye çikolatadan bile vardı gözlerini akan çikolata şelalesinin arkasındaki adama doğru çevirdi " Buyrun, hoşgeldinizz, ahh Akın nasılsın?" Bu çok samimi bir sesti " Sizde hoşgeldiniz" dedi bakışkarını üzerinde fazla tutmadan geçiştirdi. Kumral renki saçları dalgalıydı , omuzları oldukça geniş ve kaşları biraz çatıktı ona rağmen göze çok hitap eden bi adamdı ve çikolata yapabiliyodu , hayatındaki kadın çok şanslıydı diye iç geçirdi. " iyiyim, seni bir arkadaşımla tanıştırmak istiyorum bize biraz vakit ayırabilir misin?" Dedi akın, sıcak bir gülümsemeyle karşılık aldı " tabikii siz istediğiniz yere geçin ben hemen geliyorum, hafifçe bana eğilerek sizede bademli şemsiye çikolatalarından getiricem henüz bugün geldi " " teşekkür ederim " demekle yetindi Sare. Akının seçtiği bi masaya oturdu şemsiye çikolata gözlerinin önündeydi " bunlar sana" " teşekkür ederim tekrardan, ben Sare Öz. Osmangazi üniversitesinde araştırma görevlisiyim, arkadaşım bana yardım edebileceğinizden bahsetti." " çok memnun oldum ben Aras , yani Aras Bargiran" sesinde bir çekingenlik hissetmişti. Belki çekingenlikte değildi bu soy isminden pek hoşlanmıyor gibiydi. " evet sizi dinliyorum " " ben 1976 van- çaldıran depremi hakkında bir yazı hazırlıyorum, gerçi daha başlayamadım.." dudak büktü ve devam etti " Akın sizin zamanında doğu kültürü ile ilgili bir tez yazdığını söyledi acaba bana yardım edebilirmisiniz? ". " size çok yardım etmek isterdim fakat ben oradaki eğitim seviyesiyle ilgili bir tez hazırlamıştım Van'a dair bildiğim tek şey çok eskiden adının Tuşba olduğu, çok üzgünüm" gözlerini kaçırmıştı rahatsız olduğu bütün hareketlerinden belliydi bi anda kalktı "size afiyet olsun, işe dönmem gerek" bundan da bir şey çıkmamıştı, evet büyük bir umut bağlamamıştı belki ama bir an inanmıştı bir hikaye bildiğine. Akının kollarını o an omuzlarında hissetti kendini güvende hissettiği gözlerinden belliydi usulca arkadaşının kollarından sıyrıldı " artık gitmem gerekiyor canım, seni arayacağım" " sen çok güçlü bi kadınsın tatlım, bekliyorum" elinde bademli şemsiye çikolatası, eskişehirin eski sokaklarında ve her zaman değişen yeni yüzlerinde hızlıca yürümeye başladı. Kalbinin boğazından dışarı çıkacak derecede çarptığını hissetti ve ilk gördüğü bankta dinlendi,artık pes etmişti. Yanaklarından dökülen narin göz yaşlarını gömleğinin ucuyla ittirdi o an telefonu çalıyordu arayan profesör olmalıydı açmak istemedi, ama açmak zorundaydı. Çantasının en derinliklerinde güçlükle bulduğu telefonunun ekranını çevirdiğinde durakladı istemsizce güldü arayan en azından profesör değildi. " Evet, ben Sera Öz" " Merhaba bende Aras Bargiran, ailemin tümüne yakınını Van-çaldıran depreminde kaybettim. Ve Bargiran aşiretinin son varisiyim, tabiki bu durumdan hiç hoşlanmıyorum ama sanırım sana yardım edebilirim Sare Öz."◦