Teşkilatta ilk gün...

589 24 6
                                    

Bu gün farklı uyandım güne, babam uyandırdı kalk dedi senin bir işimiz var. Ben Tugay bir ülkücünün oğluyum.

Babamdan duymadığım lafları duyuyordum bu gün, git dedi üstüne düzgün bir şeyler giy. Meraklı hallerimle gidip üstümü değiştirdim çok merak ediyordum acaba babamın benimle ne işi var. İçeriye kahvaltıya giderken sesleri duydum ve geri çekilerek dinledim.

Annem: Emin misin bu yaptığından çocuk daha 11 yaşında ?

Babam: Ben nasıl yetiştiysem oda öyle yetişecek korkma sen gözetimim altında olacak.

Hiç bir şey olmamış gibi içeri girdim, hala bir şey anlamamıştım, yemeğimizi yedik ve yola çıktık, arabada babamla hiç konuşmamıştık ama heycandan tırnaklarımı kemiriyor ve dizlerimi sallıyordum en sonunda dayanamadım ve sordum.

Tugay:Baba sabahtan beri bir şey söylemiyosun nereye gidiyoruz biz ?

Babam:Görüceksin oğlum biraz sabret, seni kötü bir yere götürecek değilim ya bekle azıcık.

En sonunda sanırım varmıştık geleceğimiz yere hemen çıktım ve nereye geldiğimizi görmek istedim. Tabelada "ÜLKÜ OCAKLARI EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI" yazıyordu şaşırdım bu güne kadar duymamıştım ama meraklandım ve sordum.

Tugay:Baba burası neresi niye geldik biz?

Babam cevap vermedi ve beni takip et dedi sadece. İçeri girdik babam bi abinin yanına gitti ben içeriyi inceliyordum ve biraz ürküyordum, içeride resimler ve kitaplar vardı. Resimleri incelerken dikkat ettim tanımadığım insanlar vardı biri "Atatürk" bunu biliyorum ya diğerleri? İncelerken bazı Tarihimizde olan insanlarıda gördüm "Yavuz Sultan Selim","Fatih Sultan Mehmet","Kürşad Han" gibi isimlerdi.

Bu arada içeride birinin daha resmi vardı tanımıyordum abi girince ilk sorumu hazırlamıştım o bilmediğim kişiyi incelerken arkamdan bi el bana dokundu. Kim olduğunu bilmiyordum ürktüm.

Hey çocuk! kime bakıyorsun sen. dedi bana bende ürkek bir sesle, Duvardaki resimlere abi bu amcayı tanıyamadım derken kolumdan tuttu ve beni kütüphaneye benzer bi odaya soktu, konuşmaya başladı.

Dinle şimdi çocuk benim adım Melikşah bana normal hayatında yolda karşılaştığında abi diyiceksin ama burda ben senin reisinim dedi. Aklımda sorular çoğaldı reis dedikleri ne oluyor acaba derken aklımdaki soruyu duymuş gibi cevapladı. Reis yol gösterici demek ben ve diğer abilerin senin reisiniz. Şimdi dinle beni baban seni buraya neden getirdi biliyormusun? dedi. Bende çekingen tavırlarımı yenemediğim için kısık bir sesle Hayır dedim abi döndü ve uzun bi konuşmaya girdi.

Bak Tugay baban seni bize teslim etti. Biz kimmiyiz? Biz ülkücüleriz sana bizim kim olduğumuzu kısaca anlatmak istiyorum tabi öncelikle içerideki tanımadığın adamın ağızıyla anlatmak isterim o gördüğünde amca değil bizim yol gösterenimiz "Başbuğ Alparslan Türkeş". Başbuğ der ki Ülkücü içi pırıl pırıl Müslüman, dışı ışıl ışıl Türk içi dışına köle insandır. Öncelikle sana şunu söylemeliyim İçi dışına köle derken şunu anlatmak istiyor bize. Nasıl bir insan ruhsuz bir ceset ise Müslümanlıkta bize öyledir.Şimdi şunu bilmelisin Ülkü hedef demek Ülkücü ise hedefi olan demektir. Bizim ülkümüz ise Turandır. Şimdi senden soru istemiyorum sadece Ülkücülüğün esaslarını öğrenmeye başlayacaksın, dedi. 

O gün Melikşah abi bana bir kitap verdi üstünde "Alparslan Türkeş-Dokuz Işık" yazıyordu kafamda tek bir soru kalmıştı aslında Turan ne ? Gittim eve ve nasıl bir yola girdiğimi anlamak için okumaya başladım...

YAZARDAN NOTLAR

*Arkadaşlar ilk yazdığım gibi kimsenin görüşüne saygısızlık yapmak için bunu yazmıyorum sadece bir Ülkücünün nasıl yetiştiğini anlatmak için yazıyorum.

BİR ÜLKÜCÜNÜN HAYATI...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin