Günaydın... Anlamını bitiren bir kelimeydi benim için. Sadece ağız alışkanlığıyla söyledikleri kelimeydi. Oysa ki günün aydın, güneşli ve güzel geçmesi için bir temenni değil miydi?
Evet artık değildi. Günlerim aydın, güneşli ve güzel geçmiyordu. Günlerim can kırıklıkları, nefret ve yalanlarla geçiyordu.
Günaydın ile başlayan sabah kahvaltılarının zehre dönüştüğü bir gündü. Sabah kahvaltıları hane halkının evden ayrılmadan önce son kez bir araya gelmesi, birbirleriyle iletişime geçmesi, şakalaşması için bir şans değil miydi? İnsan zaten karnını bir şekilde bir yerlerde doyuruyor. Yerle bir olan hayatımda buda değişmişti. Ruhum ve midemin değil, bedenimin doyduğu kahvaltılardı artık. Keremin tükürüğü, Sulta'nın kahkahası, kaynanamın eğlencesi ve kocamın sessizliği ile geçen günaydınlar.