"O VE O'NUN YERİ"

673 77 65
                                    

Şüpheliyi arıyorduk. Bütün işimizi, gücümücü bırakmış bununla ilgileniyorduk. Hoş, bizim işimiz de gücümüz de gitmişti artık. Kardeşim olmadan hiçbir işim gücüm yoktu ki benim.

"Pekala, size ne sakladığımı açıklayacağım." dedi Jimin yavaşça. Bana baktı ilk önce. Gözleri özür diler gibiydi fakat yine de şüpheli bakıyordu bana. Sanki benim olduğumdan şüphelenmiş gibiydi.

"Biliyorsunuz ki ilk başlarda katilin varlığına inanmamıştım. Ta ki Jungkook'un günlüğünü bulana kadar... Artık hepimiz katilin olduğunu bildiğimize göre Namjoon'la ilgili şeyleri söyleme vaktim gelmiş demektir."

Gözlerimi Jimin'e kilitledim. Ne söylerse söylesin bu sadece olayları uzatacaktı. Ben suçlu değildim. Ben hiçbir şey değildim. Ben kimse değildim.

Jungkook'tan sonra 'bir şey' olamamıştım.

"Jungkook, kız kardeşinin ölüm yıl dönümü için PD'nimden izin aldı. Fakat PD'nim ona izin vermedi. Jungkook çok üzüldü. Kardeşini ziyaret bile edemeyen bir aptal olduğunu söyleyip hıçkıra hıçkıra ağladı yanımda."

Sonra yavaş bir nefes verdi. Jungkook'u hatırlamak bile kalbimizi acıtıyordu. Ona yaptıklarımız ise kalbimizde bomba etkisi yaratıyor, paramparça ediyordu tüm hücrelerimizi.

"Ben de ona umut verdim. Namjoon Hyung'un yanına gitmesini, onun PD'nimden izin alabileceğini söyledim. Ona umut verdim."

Jimin'in sonlara doğru sesi kısılmıştı. Ona umut vermesi berbat bir şeymiş gibi konuşmuştu.

"Namjoon'a güvendim. Jungkook için her şeyi yapabileceğini sandım. Jungkook da öyle... Fakat o izin almamış. Umursamamış bile..."

Alt dudağım titredi. Bu... Bu çok ağırdı. Sonunu düşünmeden konuştuğum şeyler canımı yakıyordu. Kalbim acıyor, nefessiz kalıyordum.

"Jungkook yanıma gelip sabaha kadar ağladı. Ertesi gün ise abisi aradı. Jungkook'un kendi kardeşini ziyarete bile gelmediğini söyleyip onu azarlamış. Jungkook'a annesi ölünce de gelmemesi gerektiğini, çünkü ailecek onu istemediklerini söylemiş."

Göz yaşlarımı sildim. Bunlardan haberim yoktu. Sadece uğraşmak istemediğim, yorgun olduğum için reddettiğim şeyin sonuçlarının böyle olduğunu yeni duyuyordum.

Ona nasıl acı çektirdiğimi fark etmemiştim bile. Ertesi gün bana kocaman, tavşan gülümsemesini yollamıştı çünkü. Hiç canının yandığını belli etmemişti.

"Ve bana bir gece 'Namjoon Hyung'a bir kez bağıramaz mıyım? O benim için minicik bir şey bile yapmazken... Ona bir kere kızamaz mıyım? Bu saygısızlık olur, Jimin Hyung?' demişti."

Gözlerimden yaşlar düşerken titreyen sesimle konuştum.

"Keşke bana kızsaydı. Keşke bu kadar acı çekeceğine beni dövseydi. Bana küfür etseydi keşke!"

Hıçkırıklarım aslında altı kişinin olduğu ama bomboş olan odada yankılandı.

Kendimden nefret ediyordum.

"Bu yüzden, o gece kavga etmiş olabileceklerini düşünüyorum. Bu çok zor ama..." dedi Jimin ağlayarak. "Bir suçlu varsa..."

Hıçkırıkları beni suçlamasına mani oluyordu.

WHO IS MURDERER? -BTS-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin