Yaşım artık 7 oldu. Okula başladım. Okul demek, daha fazla insan tanımak demekti, veya daha saygın olmak. Ailemden kimseye bahsetmemiştim. Artık okulda korkulan birisiydim.
Yaşadıklarım beni etkilemiş olmalı ki çok fazla asabiydim. Hâttâ annemle konuşan öğretmenlerim anneme, bir psikoloğa gözükmem gerektiğini söylemişler. Halbuki bırak psikoloğu, annem ve benim doğru düzgün yemek yemeye bile paramız yoktu.Babamdan kalan borçları ödeyemediğimiz için tek mal varlığımız olan evimize el koydular. Annem ise mecbur kaldığı için beni yetimhaneye bıraktı. Orada kurallar çok katıydı. Orada bulunan herkese ve herşeye nefret duymaya başladım. Kaldığımız yerdeki sokuk müdürenin yaptıklarına karşı çıkabilen tek kişi bendim. Diğerleri ne kadar korkaksa, ben o kadar cesurdum. Aslında 1 kişi daha vardı. En azından özgür olmayı bilen bir çocuk. İsmi Araf. O da en az benimki kadar boktan bi geçmişe sahip. Babası annesini öldürüp hapse girmiş. Yani neredeyse Araf'la aynı geçmişi paylaşıyorduk. Ve geleceklerimiz de aynı olacağa benziyordu.
Yaşlarımız artık 12 olmuştu. Araf'la birlikte çoğu gece yetimhaneden kaçıp sokaklarda boş boş yürüyorduk. Artık bu rutinleşmeye başladı. Gene bir çarşamba gecesi birlikte kaçtık. Hava hiç olmadığı kadar karanlıktı. Dar bir sokağa girdik. Bağrışma sesleri geliyordu. İkimiz de korkuyorduk fakat duygularımızı belli etmemeyi çok iyi öğrenmiştik. Genelde birlikteydik ve bizi sadece birbirimiz tanıyorduk. Gelen sese doğru yürüdüğümüzde 5 - 6 kişi birinin etrafını sarmış ve ellerinde sopalarla öldüresiye dövüyorlardı. Ortadaki adamsa çığlık çığlığa onu serbest bırakmaları için yalvarıyordu. Araf'a
-Bunlar bizi çoğaltır. Kaçalım oğlum!
-Haklısın kanka. Hadi gidelim hemen!Gördüklerimizin şokuyla hemen oradan ayrıldık. Hiç konuşmadan gizlice yatakhaneye gidip yaltaklarımıza girdik.
Gözüme uyku girmiyordu. Göz kapakların her kapandığında o adam geliyordu karşıma. Sabaha kadar onu düşündüm. Hiç o adam kadar çaresizini görmemiştim. O gece bir yemin ettim, bunun gibi çaresiz, umutsuz insanlara umut olmak için yemin ettim.
Okulda ise her zamanki gibi istemeden de olsa zorbalıklarıma devam edip insanlara rahatsızlık veriyordum. Bu beni "Sevilmeyen Adam" yapmıştı. Ve bundan çok memnundum. Zaten çocukluğumdan beri yalnızdım yani buna fazlasıyla alışıktım. Bütün yaptıklarıma rağmen etrafımda 2 kişi vardı. Biri Araf, zaten ne yaptıysak beraber yapardık onunla. Okulda, yetimhanede her olayda bir yerden bizim adımız illaki çıkardı.
Bir de Eslem vardı. Bütün yaptıklarıma rağmen yanımda olmaya çalışan birisi. Sanırım ben onun için farklıydım. Bana gerek bir abi, gerek abla, gerek anne gibi davranıyordu. Bu onu benim için özel yapmıştı. Ne zaman birisine ihtiyaç duysam o hep yanımda olurdu. Hâttâ son ettiğim kavgada kan içinde kalmış yumruklarını dahi o temizlemişti. Onu seviyor muydum? Emin değilim, ama onunlayken her şey güzeldi.
Haylazlıklar ve kavgalarla geçen 3 yıldan sonra daha da bağlandık birbirimize.Yetimhanedeki sözlü incitmeler artık fiziksel boyutlara ulaşmıştı. Her akşam dayak, dayak ve gene dayak... Artık bıkmıştım. Aslında canım dahi yanmıyordu. Yaşadıklarımdan sonra yediğim hiçbir dayak, işittiğim hiçbir aşağılama bana zarar veremiyordu. Sanki kanayan her yaramın üzeri kabuk değil de çelik bağlamış gibiydi.
Araf'la yetimhaneden kaçma kararı aldık. "Sokakta yaşamak bu boktan yerde can yakmayan saçma işkencelere maruz kalmaktan daha iyidir." diyerek okuldan çıktıktan sonra yetimhaneye giden servisi ekip, birlikte hiç girmediğimiz sokaklara girip yürüdük. Karnımız acıkmaya başladı ve paramız da yoktu. Sokaktan geçen birilerine derdimizi anlatmaya çalıştık fakat kimse bizi kıçına bile takmıyordu. Sonunda kafamızdaki tek çare olan hırsızlığı dile getirdik. Tamam kötü bir fikirdi, ama kendimizce yapmak zorundaydık. Bi bakkala girdik ve yapmak zorunda olduğumuz şeyi yaptık. Aldığımız çikolata kek vs. yiyecekleri yedikten sonra tekrar yürümeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAROŞ
Teen FictionMasum bir aile çocuğunun sokakta suçla tanışıp bir şeytana dönüşmesi.Ve onu kötülükten koruyan bir meleğin hikayesi bu.