Baharın ılık esintisi, yeni açmış çiçeklerin naif kokusunu etrafa yayıyordu. Ama kasabadaki hiç kimsenin bu tatlı melteme ve baharın getirdiği doğal güzelliklere ayrıcak vakti yok gibiydi. Genç kral'ın tahta çıkma yıl dönümü gelmişti ve herkes akşama kadar işleri bitirme derdindeydi. Bu yıl dönümü kutlamasına diğer krallıklardan da davetliler gelecekti. Prensler, prensesler, krallar, kraliçeler ve daha niceleri...
Kral Kim Namjoon. Güçlü ve asıl kral. Halkı onu fazlası ile severdi. Merhametli oluşu, gülünce yüzünde oluşan çukurlar, zekası ve bunlara rağmen bozulmayan otoritesi ile kusursuz bir kraldı. En azından öyle sayılırdı. Kusuru olmayan insan olmadığı gibi bu yakışıklı kralın da bir kusuru vardı. Bir omegası veya betası yoktu. Bu da bir veliahttı olmadığı anlamına geliyordu. Henüz 26 yaşındaydı belki ama tahta çıkalı sekiz sene olmuştu ve genç kral henüz kimse ile birlikte bile olmamıştı. Konsey toplantılarında insanların çokça velihatları hakkında olan konuşmalarına şahit olurdu lakin o kendisinden sonra tahta geçicek kişinin sevdiği insandan olmasını ve onu aşk ile büyüte bilmeyi istiyordu.
O aşk ile büyüyen bir çocuk değildi. Annesi sıradan bir cariyeydi ve babası ise onu sadece velihat olması için bir robotmuşcasına eğitmişti. Ama Namjoon annesinin yanına kaçmayı seven bir çocuktu. Babası derslerden kaçtığını duyunca delirip ona cezalar verse bile, Kim Namjoon o melek annesinin yanına kaçmaktan hiç vazgeçmezdi. İnsanî duyguları annesinden öğrenmişti o. Merhameti, sevgiyi... babasından ise acımasız olmayı öğrenmişti. Merhametsizce insanları katletmeyi.
O çocuğu böyle olsun istemiyordu. İşte bu yüzden Kim Namjoon, diğer krallardan farklıydı.
°°°°°°
Gün batımı. Çimenlerin arasında, siyah saçları, beyaz teni ve minik bedeni ile oturmuş gün batımını seyrediyordu.Neden burda olduğunu çözebilmiş değildi henüz. Buraya kim Taehyung ile birlikte gelmişti. O sadece onun aşçılarından biriydi. Hatta aşçı bile sayılmazdı. Yaklaşık bir sene önce köle olarak satıldığı küçük sarayda aşçının yanına bir nevi çırak olarak verilmişti. Yemek yapmayı severdi Jin. Yemeği yapmayı sevdiği kadar yemekten de hoşlanırdı aslında. Buna rağmen çelimsiz ve ince bedeni akıl karıştırıyordu.
Buraya geldiklerinde, bay kim ona etrafta dolşabilceğini zamanı geldiğinde onu yanına çağrıcağını belirtmişti. Oda itaat ederek koca saray bahçesinde kalabalıktan en uzak yeri bulmuş ve oraya kurulmuştu.
Ailesini kaybettikten sonra büyükannesi ile yaşamaya başlamıştı. Lakin yaşlı kadın da vefat edince Jin'in kimsesi kalmamıştı. Üstelik o sıralar sadece 15 yaşındaydı. Bir gün ise omegaları pazarlayan o insanların eline düşmüştü. Onu ilk satın alan kişi kim Taehyung'un baş yardımcısıydı. Onu sarayda hizmetli olması için almıştı ve kendini mutfakta buluvermişti küçük beden. Neyseki kim Taehyung iyi bir adamdı. Ona hiç kötü davranmamıştı.
°°°°°°
"Ah, Taehyung! Gelmene sevindim."Kral hoş bir gülümseme ile kuzenin baktı. Bir kaç aydır görüşmiyorlardı çünkü ikisi de yoğundu. Şimdi ise kuzenini hoş bir bayan ile görmek ona iyi gelmişti. Taehyung'u neyin meşgul ettiği açıktı.
"Davetinizi karşılıksız bırakamazdım, kralım."
Taehyung kuzeni ile dalga geçer bir resmiyet konuştuğunda bu üçünü de güldürmüştü. Tatlı muahbbetlerine devam ederlerken, Taehyung sanki bir şeyi yeni hatırlamış gibi önce gözlerini açmış sonra heycanla konuşmaya başlamıştı.
"O-oh, sana bir hediyem vardı! Onu unuttuğuma inanamıyorum."
Arkasındaki muhafizlardan birini yanına çağırmış ve seokjini yanına istemişti. Genç kral ise durumu çözememişti. Kuzeni yine neler karıştırıyordu?
Çok geçmeden yanlarına muhafiz ile birlikte minik bir beden gelmişti. Etrafa meraklı bakışlar attığını görmüştü Namjoon. Küçük, gözlerini önüne çevirdiğinde kral ile göz göze gelmesi üzerine kocaman açtığı gözleri ile önce kafasını eğmiş sonra da 90 derecelik bir açı ile vücudunu bükmüstü. Kral ile göz göze geldiği için kellesinin bağışlanmasını diledi içten içe. Bu yüzyıllardır değişmeyen kuraldı. Kralın gözlerine bakmak yasaktı.
Kim Namjoon kaslarını çattı hafifçe. Ondan bi hayli kısa beden hala eğilmiş duruyordu. Gözlerini kuzenin çevirdi ve pişkince sırıttığına tanıklık etti.
"Bu da ne demek, Kim Taehyung?"
Kuzeni hediyesi olduğundan bahsetmiş ve sonra da karşına küçük bir çocuk çıkarmıştı. Hadi ama bu şaka olmalıydı!
Jin onu kastettiğini anlayarak doğruldu. Efendisi onu neden kralın yanına getirmişti ki? Yoksa bi hata mı yapmıştı? Öyle olsa bile neden kendisini kralın yanına getirsindi ki? Kralın kuzeni olarak cezasını kendi de verebilirdi.
"Hediyen bu şirin şey. Biliyorum insan ticareti pek hoşuma gitmiyor ama o aramıza geçen sene katıldı ve bilirsin... o güzel."
Yine o gülüş. Namjoon git gide sinirlenmeye başladığını hissedebiliyordu. Göz ucu ile küçük olana baktığında ise şaşkın bir şekilde kuzenine baktığını görmüştü.
"Sen ne saçmaladığının farkında mısın, Kim Taehyung!?"
"Bak onu geri götüremem onun yerine biri geldi bile. İstersen onu yeniden bir satıcıya teslim et ama bu senin prensiplerine uymaya bilir. Yada onu zindana at. Ama o masum ve küçük bir çocuk. Aynı zamanda güzel, çok güzel. Harem'e ne dersin? Ah, ordan da pek hoşlanmıyorsun gerçi. O zaman bırak da burda işini yapsın. Bırak aşçılık yapsın. Bi kral ne isterse onu yapar. Adalet gerektirmeksizin. Ama sen zeki ve adaletli tiplerdensin. Kısacası, karar sizin efendim."
Ve kim Taehyung, kuzeninin yalnız hayatına bilerek bir melek soktu. Kim Namjoon zekiydi. Hemde çok, ama Kim Taehyung da aptal sayılmazdı...
°°°°°°
Bu bölümü açılış bölümü olarak sayalım ve burda bitirelim millet!İlk önce kapağımızı da yapan ve bana bolca yardım eden Moonie_B ye teşekkür ederim. Üstelik bu kitap biri için yazıldı diyebiliriz. superisi7531 umarım seversin tatlım.
İyi kalın!
💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Royalty/NamJin/Omegaverse
FanfictionKral Kim Namjoon'a kuzeni Kim Taehyung tarafindan hediye edilen, küçük aşçı çırağı seokjin! °°°° •Omegaverse olacaktır. •Bazı yerlerde smut içerebilir!