Nefes almak niye bu kadar zor geliyordu hayatım sanki kara bulutların arasında kalmış gibiydi ben de hala yaşamaya çalışan ama aslında ölü gibi olan sıradan bir insandım.
Beni bu haldeyken kim ayağa kaldırabilir kim güç verebilir bilimiyorum belki de son kez nefes alıyorum.Düştüğüm bu karanlık hayattan kim beni kurtaracak ya da beni kurtarması için yaratılmış bir kahramanım var mıdır?
Bunları sürekli düşünüyorum ama beni kurtaracak birilerinin olduğunu bile zannetmiyorum.
Sevilmeyi uzun zaman önce bıraktım çünkü bana değer veren ne olursa olsun yanımda olan bana bir zarar gelse dünyayı yerinden oynatan beni her zaman seven ve değer veren bir annem ve bir babam yok artık.
Bu yüzden kimsesiz bir kız olduğum için tüm insanlar bana acıyarak bakarlar ben ise bana acıyarak bakmayan beni ölmüş anne ve babam gibi sevebilecek bir kahraman hayal edip dururum.Gerçekleşmeyeceğini ne kadar bilsem de hayalini bile kurmak iyi hissettirir diye düşünüyorum.
Hayatımın mahfolduğu gün kimsesiz yapayalnız kaldığım gün annem ve babamla kuzenimin düğününe gidiyorduk.Eğer gitmeseydik belki de ben şuan yalnız bir insan olmazdım.O gün hava yağmurluydu yağmurlu havaları severdim ve yağmurda ıslanmayı da çünkü adım daisy ve adımın anlamı papatya olduğu için en çok yağmuru severim sesi huzur verir yere damlaların bir bir damlayışını izleyince içimde bir mutluluk oluşurdu ama artık yağmuru sevmiyorum çünkü annemin ve babamın ellerimden kayıp gitmelerinin bir nedeni de yağmurdu.Diğer nedeni ise anne ve babamın saçma bir neden yüzünden kavga edişleriydi.
Kavgalarının bitmeleri için dolmuş gözlerimle ellerime bakarak sadece o güne lanet ettim.Kendimi sıktığımda kalbime saplanan ağrıyı hala hatırlarım o gün de dolmuş gözyaşlarımı akıtmamak için direnirken bu seferki ağrıyla öleceğimi zannettim.Kalbimi tutup derin derin nefesler almaya başladım ama bana dönüp ne annem bana bakmıştı ne de babam onlar kızlarının ölebileceğinden habersiz hala kavgalarını sürdürüyorlardı.
Babam anneme bir şey demek için döndüğünde lanet araba babamın hem arabayı hızlı kullanması yüzünden hem de yağmurun yerleri kaygan bir hale getirmesi yüzünden yolun üzerindeki kocaman kaya parçasına çarparak bir kaç metre savrulduk.Onların kavga ettiklerinde kalbimin ağrımasından anlamıştım kötü bir şey olacağını ve o gün ilk defa hislerimden nefret etmeye başlamıştım.
Başımı arabanın sivri bir bölgesine çarpmıştım ve gerisi benim için sadece karanlıktan ibaretti.Belki de hiç uyanmamak üzere sonsuzluğa gidiyordum.O gün o kazada anne ve babamın ölmesini değil de benim ölmemi isterdim.Çünkü yaşamak onlarsız daha fazla acı veriyordu.
Harry'nin anlatımı;
Kafamın biraz olsun dağılması için bir kaç gün ofise gitmeyecektim kararımı anneme söyleyince ne kadar sinirlendiğini belli etmemeye çalışsa da kararıma saygı duymuştu.Bugünlerde fazla yorgun olduğum için dinlenmeye ihtiyacım vardı.Biraz hava almak için araba binerek yola çıktım arabayı sürebildiğim kadar uzağa sürecektim çünkü sessizlik ve huzur en sevdiğim şeylerdi.Bir kaç dakika sonra önümde beliren kayayı ve ona çarpmış bir arbayı görünce durdum umarım içindekilerin iyidir diye dua etmeye başladım fakat bu hurdaya dönmüş arabadan biri sağ çıkarsa bunu kesinlikle mucize olarak tanımlayabilirim.
Arabaya doğru ilerlerken arabadan ağlama sesleri duydum bir kız hıçkırıklarının arasından "Anne,baba lütfen beni bırakmayın ben siz ne yapacağım lütfen beni bırakmayın." Dediği şeyleri duydukça içim parçalanıyordu ve lanet olası gözlerimden yaşlar akıyordu.Gözyaşlarımı silerek onun yanına gittim başının kanadığını görünce panikledim ve hemen hastane gitmemiz gerektiğini söyledim.Adını bilmiyordum onunla ilgili hiç bir şey bilmiyordum ama kalbim bu halde olmasına dayanamıyordu.
İfadesiz ama bir o kadar ağladığımı belli eden boğuk sesimle "Adın Nedir?" diye sordum.Hıçkırıklarının arasından adının Daisy olduğunu öğrendim ve biraz sonra onu hastaneye götürmeye ikna edebildim tabi ki anne ve babasını da ambulansla hastaneye getirdim fakat onların durumları ciddi gibi gözüküyordu.
Hemşire Daisy'nin kafasındaki yaraya bakıp her ihtimale karşı onu tomografiye aldı.Ben de o sırada annesinin ve babasının ameliyattan çıkmalarını bekliyordum.Tam yarım saat sonra doktor ameliyattan çıktı.
Doktor yüzündeki üzgün ifadeyle konuşnaya başladı "onların yakınları siz misiniz?" Ben de ceabımı hemen verdim "Hayır ben onları yoldan geçerken gördüm bir de kızları vardı ama onu tomografiye aldılar yani şuanlık sadece ben varım." dedim endişeli çıkan ses tonumla.Doktor "üzgünüm onları kaybettik." deyip gitti.Ne kadar tanımadığım insanlar olsalar da çok üzülmüştüm bunu Daisy ye nasıl söyleyeceğimi bile bilmiyordum.
Bir saat sonra Daisy tomografiden çıktı yarası pansuman edildi ve odaya yerleştirildi.Anne ve babasının öldüklerini ona nasıl söyleyebileceğimi bilmiyordum.Tanrım bu dünyadaki söylemek istemediğim en zor şey bu olacaktı sanırım.Gözlerimi yumdum sadece onun gibi masum bir papatyaya böyle bir haberi verip yapraklarının acıyla dökülmesini istemiyordum. Gözlerimi açıp haberi vermek üzere Daisy'nin odasına gittim.Odaya tam girecekken doktorun ona haberi çoktan verdiğini anladım çünkü derin nefesler alarak hıçkırıklarının arasından ağlıyordu.Yanına gidip sımsıkı sarıldım sustum bir şey söylemedim çünkü sessizlik her zaman iyi gelirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisy
Teen FictionHayatı mahfolmuş bir kızın kahramanı sizce onun hayatını yeniden düzeltebilir mi? Gelin buna hep birlikte bakalım