Hatıralar

8.3K 638 244
                                    

Daha önce hiç sabahın dördünde uyanıp pasta yapmaya çalışmamıştım.

Böyle bir şeyi yapmak için çok, çok fazla sevdiğiniz birinin ricası gerekirdi. Ya da o kişiyi mutlu etme isteği. Benim durumumda ikisi birden.

Kocamı uyandırmamaya çalışarak yatağımdan kalkıp, küçük oğlumu kaldırmaya gittiğimde bu işi sessizce halledebileceğimizden pek emin değildim ama Pamir adını fısıldadığım an gözlerini açıp yatağından kalkmıştı. Bu anı bekleyerek uyuduğu için şanslıydım çünkü onu uyandırmak her zaman bu kadar kolay değildir.

"Şşşh, kıkırdamayı kesmezsen seni odana yollamak zorunda kalacağım." Pamir tezgahın üstünde oturmuş kıpırdanıp dururken ellerini ağzının üstüne kapattı. Sakinleşmek için içinden sayı saymaya başladığına emindim.

"Sence babam ne yapacak?" Önceden hazırladığımız keki ve sıkma torbasındaki kremayı önüme almadan önce sarı buklelerini geriye tarayıp oğlumun yüzünü öptüm.

"Bence bizim deli olduğumuzu düşünecek." Pamir bir kez daha kıkırdayınca ben de gülmeden edemedim. Bütün bir pastayı saklamamız zor olacağı için saklama işini aşamalara bölmüştük. Keki ıslatıp, kremayı sıktıktan sonra Pamir de doğradığımız çilekleri kremanın üstüne dizdi. O kadar heyecanlıydım ki torbayı düzgün tutamıyordum. Keki fazla ıslatmıştım ve üstünü süslemeye çalıştığım pasta orantısız sıkışlarım yüzünden acayip bir şeye dönüşmüştü. Bunu dert etmek aklıma bile gelmedi. Doruk'un beğeneceğini biliyordum. Dünyanın en korkunç pastası bile olsa onu mutlu edeceğine emindim. İlk olarak pasta çilekliydi, ikincisi ise dünyada en çok sevdiği iki kişi tarafından sabahın dördünde ona özel hazırlanmıştı. Şey, belki üç.

Pamir süsleri gelişigüzel pastanın üstüne serpmeyi bitirdiğinde mumları da yerleştirdik. Elime çakmağı alıp oğluma döndüm. "Hazır mısın?" Kafasını salladığında kısa bukleleri sallandı. Mumları yaktık, Pamir tezgahtan atladı ve parmaklarımızın ucunda yatak odasına yürüdük. İçeri girdiğimizde sessizce üçe kadar sayıp ışığı açtım. Doruk'un yüzü buruşurken biz de bağırmaya başladık.

"İyi ki doğdun!"

Pamir babasının üstüne atlayıp doğum günü şarkısını söylerken Doruk'un gözleri tamamen açıldı ve yüzünde uyku mahmuru, şaşkın bir ifade belirdi. Elimde pastayla karşısına oturduğumda neler döndüğünü kavradı ve dudaklarından boğuk, alçak sesli bir kahkaha döküldü. Doğrulup otururken yüzünü sıvazladı. Saçlarını dağınıktı, hala uyku sersemiydi ve gülümsüyordu. Mükemmeldi.

Göz göze geldiğimizde kalbim sızladı. Kaç yıl geçerse geçsin, bu hissin hiç geçmeyeceğini bilecek kadar çok seviyordum kocamı. Pamir şarkısını bitirdiğinde ona biraz daha yaklaştım. Oğlum babasının göğsüne yaslanmış ilgiyle tepkisini izliyordu.

"İyi doğdun," dedim sessizce. Dudaklarıma şefkatli bir öpücük kondurup oğlumuza baktı. Komodinin üstündeki saati kontrol edip, "Siz delisiniz," dediğinde Pamir'le birbirimize bakıp kıkırdadık. "Neden çılgınca bir kutlamaya uyandırıldığımı sorabilir miyim?"

"Çünkü doğum günün," dedi oğlum. Bunun çok bariz olduğunu düşündüğü belliydi.

"Hatta doğum anın. Geçmişte bir yerlerde tam şu an doğuyorsun. Biz de var olduğun için ne kadar mutlu olduğumuzu göstermek adına bu anı seçtik." Pastanın üzerine akmaya başlayan mumlara baktım "Artık bunları üflemen gerekiyor."

"Dilek de tutmalısın."

"Ne dileyeceğim?" Bana bakıp çapkın bir sırıtışla ekledi "Zaten her şeye sahibim."

KÜÇÜK MUCİZELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin