'' Yağmurda yürümeyi sevmişimdir hep, kimse ağladığımı göremiyor diye. '' -Charlie Chaplin
Hiçbir zaman yağmur yağıyor diye şemsiyenin altına saklananlardan olmadım, aksine kuvvetli bir rüzgar essin dünyada ki tüm şemsiyeleri uzaklara götürsün istiyorum. Bana göre yağmur bedenimde ki ve ruhumda ki yıkılmışlıkları arındıran özel bir ilaç.
Bu yüzden tam 17 dakikadır yağmurun altında ıslanıyorum. Özellikle bugün yağmur altında yapmak isteyipte yapamadıklarımı yapmak istiyorum. Mesela, dondurma ! işte bunu seviyorum.
Burada ki en yakın markete gitmem için asma köprüden geçmem gerekiyordu. Böyle kötü havalarda ırmağın suyu çoğaldığı için geçmeye korkuyorum. Ama bugün farklı! O dondurma bugün, bu yağmur altında ÇATIR ÇATIR yenilecek ! Damarlarımdaki kanın çekilğini hissettim. ''Aşağı bakma Hazer, sağa bak, sola bak ama aşağı bakma! '' Kendi kendime mırıldanmaya devam ederken bir anda başımdan aşağı kovayla su dökülüyormuş gibi hissettim. Kahretsin!
Ne ara hızlandı bu yağmur? Ellerimi yumruk şeklinde sıktım ve mırıldanmaya devam ettim. Bu arada çoktan marketin önüne gelmiştim bile, acaba neyli dondurma yesem ? Bi dakka bi dakka ! O da ne ? Kapalı ne demek ya? Kim böyle bir havada dükkanı kapatır ki ! Kahretsin!
-Hazer !
Duyduğum bu ses damarlarımda ki bütün kanın çekilmesini sağladı. Ellerim ve ayaklarım zaten uyuşmuştu. Sağ gözümden bir damla yaş elmacık kemiklerimden dudaklarıma doğru yol aldı. Ne arkamı dönüp kaçabiliyor ne de var gücümle ona bağırıp içimde ki nefreti kusabiliyorum. Görüşüm bulanıklaştı, o çok sevdiğim yüzünü artık seçemiyecek hale gelmiştim. Tek istediğim yağmur damlalarının göözümden akan yaşları gizlemesiydi. Yanıma yaklaştını o çok sevdiğim, burnumun direğini sızlatan kokusundan analamıştım. Konuşmak için dudaklarımı araladım ama kurumuş boğazlarımın acısı buna engel oldu.
-Hazer lütfen beni dinle! Yapmak zorundaydım tehdit ettiler beni, yapmazsam seni öldüreceklerini söylediler. !
-Sus ! Duymak istemiyorum, sadece git.
Yağmur sonrası oluşan toprak kokusunu ciğerlerime çektim. Söylediklerini duymak istemiyordum. Yalnız kalmak ama sadece yalnız kalmak istiyordum. Bir kelime insana bu kadar mı güzel gelirdi? Özgür' sırtımı döndüm ve ayaklarımı en hızlı bir şekilde sokağın çıkışına yönelttim. Ailemi hapse attıran biriyle daha fazla konuşmak istemiyordum. En kısa zamanda bunun intikamını alıcaktım. !
18 yıllık hayatımda birkez olsun işlerim yolunda gitmedi. Önümdeki bariyerleri yıkmak ve aydınlığa ulaşmak için çok çabaladım. Bir kez olsun yüzümde ki gülümseme gözlerime ulaşmadı. Onunla tanışana kadar. Özgür..
O benim için sadece yağmur sonrası ciğerlerinize giren toprak kokusuydu. Yüzümü azda olsa güldüren, hayatımda ki sorunları yanındayken unuttuğum kişiydi. Bana sevmeyi öğreten, sevilmeyi hissettiren tek gerçeğimdi. Tabi ki artık onu sevmiyordum. Yalan.. Belki hala birazcık seviyor olabilirim ama bu ondan bana ve aileme yaptıklarını intikamını almayacağım anlamına gelmiyor.
Bacaklarım titremeye başladı. Elimi kotumun cebine attım ve telefonu çıkardım. Ada. Beni bu dünyada yüz üstü bırakmayan tek insandı. Açmam gerek ama konuşcak cesareti kendimde bulamadım. Sesimin nasıl çıkacağını kestiremediğim için meşgule attım.
Ayaklarım beni, babamın 9 yaşımdayken benim için yaptığı ağaç eve getirmişti. İhtiyacım olan tek şey yalnızlık ve biraz uyku..