Yorgunum..
Tek istediğim yüzümü kucağına koymak,
Başımın üzerinde dolaşan elini hissetmek,
Ve sonsuza dek öyle kalmak..
- Franz Kafka
Tüm günün yorgunlığuyla iki saat uyumuştum. Uyandığımda ağaç evin aşağısından sesler geliyordu ve bu ses Özgür'üm ağlama sesiydi. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu. Bu yağmurda neden buradaydı ki ? Neden, benimi bekliyordu? Mal mıydı bu çocuk? Onu affedeceğimi nasıl düşünürdü? Onunla aynı havayı solumak istemiyordum. Bir an çantamı alıp aşağı atlamak istedim. Çanta önemli tabi. Çocuklar Duymasındaki Gönül'e bağlayıp '' neysee '' diyesim geldi.Hızlı bir göz devirmeden sonra aşağı indim. Aşağı indiğimi görünce hızla bana doğru adım atı.
'Hazer yüzüme bak! Özür dilerim böyle olacağı tahmin edemedim. Seni kaybetmekten çok korktum. '
Artık bu zırvalıkları duymak istemiyordum. Kulaklığımı ve telefonumu çıkarıp Cem Adrian - Herkes Gider Mi ? açtım. Bu adamın sesi beni rahatlatıyordu. Özgür'ün aksine..
Özgür artık benim için ne ifade ediyordu emin değidim. Eskiden ona karşı büyük bir saygım vardı. Geçmişi çokta parlak değildi ve babam onu hastane koridorunda bayılmış bir halde bulmuştu ve gerekli tedavisini yaptıktan sonra eve getirmişti. İlk defa o zaman görmüştüm o laciverte kaçmış mavinin en koyu hali olan gözlerini.
Babam tüm ihtiyaçlarını karşıladı ve ona bir özel okulda okuma imkanı vermişti. Babam bir doktordu ve insanlara yardım etmeyi çok severdi. Kendi öz evladı gibi. Ama o bizi sırtımızdan bıçakladı. Bir daha ona güvenmek mi ? Asla.. Etrafımda ki evler yavaş yavaş yerini ağaçlara bırakmıştı. Orman yoluna girdiğimi yeni yeni fark ettim.
Havanın kararmaya başladığını hissettim ama içimdeki şeytan bana ilerlemem gerektiğini söyleyip duruyordu. Geri dönmem gerektiğni fark ettim ve bir ' U ' dönüşü yapacağım sırada ayağımın altındaki taşın hangi ara kafamın altına geçtini fark edemedim. Kafamın yan tarafında bir sızı hissedince elimi oraya yönlendirdim. Elimin içinden bileğime doğru akan sıcak sıvıyı görmemle tiz bir çığlık attım.
Gözlerim kararmaya mı başlamıştı yoksa hava mı diye düşünmeye başladım. Beynimin içinde halay çeken nöronlarım yavaş yavaş yerini uyuşukluğa bıraktı. Bana doğru yaklaşan ayak seslerini duyuyordum ama kalkmaya halim yoktu. Gözlerimi kapattım ve bu anın bir an önce bitmesini diledim. Bilincim yavaş yavaş kapanırken ciğerlerime yağmur sonrası toprak ve sigara kokusunu çektim.
Gözlerimi açmak işkence gibiydi. Başımın sağ tarafında ince bir sızı ve karıncalanma hissediyordum. Elimi direk oraya götürünce elimin altında bandaj hisstttim. Ne yani akşam vakti koca ormanda beni bulup evine getiren ve beni tedavi eden biri mi vardı ?
Elimin üzerinde sıcak bir el hissedince otomatik olarak elimi kendime çektim. Bu hareketimle başım daha çok zonklamaya başladı ve bu hareketim yüzümü buruşturmama sebep oldu.
'Hey sakin ol! '
Bu ne biçim ses be. Gözlerimi yavaşça açıp sesin geldiği yöne çevirdim. Karşımda bir duvar vardı yada taş yada meteor. Ne desem bilemedim simdi. Cennetten düşen Adem ' in 2014 modeli gibiydi.
'Kimsin sen? 'dedim biraz kabaca.
'Asıl sen kisin? Evimin arkasında bir çığlık duydum. Dışarı çıktığımda yerde bayılmış yatıyordun, bende seni evime getirdim ve pansuman yaptım yarana. Teşekkürünü et ve kaybol. '