Cennetin Renkleri

5.7K 145 78
                                    

  O kadar uzun bir aradan sonra kendimi affettirmek için size oku oku bitiremeyeceğiniz bir hikaye yazayım. Wattpad sayfası ile 30 sayfala falan tutar sanırım. Hodri meydan hadi okuyun bakalım :D   Okumayanlar itina ile dava edilir. Kimseye ithaf etmiyorum. Büyük haksızlık bu kadar nadir yazıp birine ithaf etmek. Güzel gözleri ile okuyan herkese ithaf ediyorum hikayeyi. Ayrıca kapak resmini yapan arkadaşlara çok çok teşekkürler. Ne yalan söyleyeyim çok uzun olduğu için yazım yanlışlarını pek kontrol edemedim, idare edeceksiniz artık.                                    
      
Uyarı: Kimsenin dinine, inanışına dokunmadan semavi dinlerdeki genel geçer kalıplardan yararlanıp masalsı bir şey yazdım. Saygılar.

                                               Cennetin Renkleri

  Birçok hayal kurarsın hiçbiri gerçek olmaz, bir gün bir gerçek yaşarsın hiçbir hayale sığmaz.
 -Paul Auster-

     Kahverengi gözlerinde dolu dolu merak duygusu ile dünyayı izliyordu Zeynep, küçük, yumuşak, üzerinde gezinen ellerine bir kadifeyi okşuyormuş hissi veren minik bulutun üstünde otururken. Geceleri yıldızların ziyasına, kafalarını kaldırıp hayretler içerisinde bakan insanları; sayısının kaç tane olduğunu asla bilemediği insanları izliyordu. Hemen arkasında belki de insanların dünyası ile hiçbir şekilde mukayese edilmeyecek, hiçbir insanın tasavvur edemeyeceği güzellikleri besleyen cennet vardı oysa ki. Dünyaya olan bu garip teessürlerinin nedenini kendi de bilmiyor; birçok kez oraya bu kadar çok bağlanmak ile hata yapıp yapmadığını düşünürken, küçük korkulara yakalanıyordu. Oysa cennetin uçsuz bucaksız genişliğinden, rengarenk çiçeklerinden, gökkuşağı gibi akan nehirlerinden daha fazla ilgisini çeken ne olabilirdi, bu küçük mavi kürede? Ne ırmakları buradakiler gibi parlıyor, ne içindeki insanlar sürekli bir saadet içinde eğleniyorlar ne de mücevherle süslü dev şatolarda yaşıyorlardı. Ama ne yapabilirdi ki? Kendi elinde olmadan içinde doğan, büyüyen günden güne onu daha da çok ele geçiren bu merak dolu duygular sarmaşık gibi sarıyordu bedenini.Nasıl engelleyebilirdi ki onları? Bunda onun suçu neydi? Korkuyordu... Neyden korkuyordu? Ne için bu kadar ürperiyordu sanki? İçinde kaderine dünya ile ilgili yazılmış birkaç cümlenin, hayatına kötü yönde tesir edeceğine dair canlanan ufak ürpertilere gebe birkaç his canlanıyordu.

  

  O, bir melekti; üstelik de karşı koyamadığı bağlarla bağlandığı dünyadaki insanların hayatını sonlandırmak ile görevli bir melek. Ölüm meleği; nasıl da ürpertici geliyordu insana... Onların gözünde nasıl göründüğünü merak etti. Gökyüzünden dünyayı izlerken, küçük inci taneleri olarak mavi küreyi süsleyen ışıklardan aldı gözünü. Göz kapakları örttü gözlerini şefkat dolu annenin soğuk gecede, çocuğunun üstünü örttüğü gibi; kendini insanların gözünde hayal etti. Onlardan farklı görünmüyordu aslında; omzundan yükselerek kollarını bembeyaz pamuktan bir şal gibi saran kanatları hariç. "Belki de ..." dedi içinden. Belki de bunun onun isteği olmadığını bilseler, sadece bir görevli; onların her gün türlü türlüsünde çalıştıkları işlerden birinden bir farkı olmadığını bilseler... Ne olurdu? Sever miydi o zaman Zeynep'i? "Hayır." Dedi içinden. Hayır, bunca yıldır izliyordu dünyayı; görevi için gitmesi gereken yeri izliyordu. Biliyordu, insanlar korkaktı. Kabul etmeseler bile korkaktılar; bilmedikleri şeylerden korkarlardı. Ne olduğunun, ne yaptığının bir önemi yoktu hatta hayatlarına mukaddes bir iyilik yapmaya gelse bile korkuyorlardı bilmediklerinden. Bunun için onları suçlayabilir miydi? Kendi hilkatlerinden dolayı yapmak zorunda olduğu şeyler yok muydu? Fıtratlarına bir kazağın üzerine işlenmiş el işi gibi işlenen bu korkudan dolayı onları suçlayabilir miydi? Kafasının içinde kenetlenip, sessizce dönen düşüncelerden kurtulmak istedi. Yarın büyük gündü öyle değil mi? Artık defterini ellerine alıp gerçek bir ölüm meleği olmasının vakti gelmişti. Yıllarca hem merakından hem de eğitimi için izlediği dünyaya gidecekti artık. Her gece, her gün ziyaret edebilecekti, mavi küreyi. Belki de kendisini bu küçük gegene neyin bu kadar  çektiğini bulabilecekti. Belki de içinde çok uzun zamanlar boyunca aradığı cevapları bulabilecekti bu yerde. Sahiden olur muydu acaba?  İçine gölge gölge düşen bu rahatsız edici hissine, kafasında dönüp duran sorulara burada cevap bulabilir miydi? Bu düşünceler bedeninde onun beklemediği tepkilere yol açmış, heyecanlanmıştı; küçük kanatları istemsiz havalanmış, göz bebekleri büyümüş hatta saatlerdir izlediği küçük mavi küredeki ışıltılar daha parlak gelmişti gözüne.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 29, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Cennetin RenkleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin