İzmir’i dinliyorum şu an, doyumca İZMİR kokuyorum, İzmir oluyorum. Sevda ile aşkla…
Özlemişim onu öyle bir özlem ki sözcüklere sığmaz.
Ne mutlu Allah’ım İzmir’i görebilmek, ne mutlu ona dokunabilmek!…
1950 yılının Nazım’ıyım şu an. O hapishaneden çıktığında nasıl baktıysa “Kız Kulesi” ne ben de öyle bakıyorum İzmir’e, İzmir’ime…
Hiç bırakamayacakmış gibi onsuz yaşayamayacak gibi…
O benim geçmişim, o benim tarihim, geleceğim, sevdiceğim, o benim!
Ben o’yum, o da benim!
Bu şehirde yaşasam mutsuz olmam hiç, bu şehirde ölmez insan, ölemez insan!
Bu güzellik öldürmez adamı, bırakamaz kimse buraları!…
Esas bıraktığı zaman ölür, yiter!
Mademki Nazım’a meylettiniz hanımefendi onun dilinden söyleyin bari haleti ruhiyenizi!
“Çok yorgunum, beni bekleme kaptan
Seyir defterini başkası yazsın
Çınarlı, kubbeli mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın…”