sinanakz: Bana hırsız diyene bakar mısın
nopain: Bir şeyler kapıyoruz be gülüm
sinanakz: O fotoğrafı şu an çekmiş olma ihtimalin yüzde kaç
nopain: Ee %120 falan
sinanakz: Ne çeşit bir manyaksın sen broşumu mu çaldın
nopain: Sana yakışmıyordu iyilik yaptım
sinanakz: Yakışması umrumda değildi zaten aptal
nopain: Esma geliyor başını telefondan kaldırsan iyi olur .dd
nopain: Bu arada bol şans ihtiyacın olacak :D
Elimdeki telefonu hızla kapatıp cebime koydum. Bana doğru yaklaşan Esma'yı görmemle ayağa kalkmam bir oldu.
"Sinan ya kalksana azıcık otur otur nereye kadar 100 kilo olursun sen bu gidişle. Bu hayat oturarak geçmez hadi canım hadi."
Elimden tutup beni spor salonuna doğru çekiştirirken benim aklıma kurcalayan tek şey çalınan broştu. Broşun Esma için olan değerini en iyi ben bilirdim.
Flashback
- Bu broşa çok iyi bak olur mu? Ben iyi olana, kendi ayaklarım üzerinde durana kadar. Bu yükü sırtlayabilecek güne gelene kadar iyi bak ona. Çok beceremem ben böyle işleri. Şımarık kızın tekiyimdir, değer falan da bilmem. Bu konuda sadece sana güvenebilirim Sinan.
Flashback bitti
"Sinan?"
"Efendim Esma."
"Sence Selami beni seviyor mudur?"
Gülümsedim.
"Sevmiyorsa da sevdiririz kızım."Dişlerini göstererek hafifçe kıkırdadı.
"Sevdiririz di mi?"Ellerimi kafasına götürüp saçlarını karıştırdım. Yüzümde buruk bir gülümseme aklımda hala kayıp broşla cevap verdim.
"Sevdiririz ufaklık sevdiririz."
Nihayet spor salonuna geldiğimizde Esma etrafında dönerek arkadaşlarına doğru gitti. Kendi kendime fısıldadım.
"Alacağın olsun yer elması hem beni yerimden kaldır hem de yalnız bırak.""Kardeşşş!"
Aniden üzerime doğru atılan basket topunu aynı şekilde ani bir refleksle tuttum."Sen beni öldürme yemini mi ettin lan!?"
İsmail yüzünde aptal sırıtışıyla bana doğru gelmeye başladı.
"Ya sinanım aşkından ölüyorum neden görmüyorsun? Neden, neden, neden?""Başlarım sana da aşkına da uğursuz herif."
İsmail Selami gelip boynundan yakalayana kadar aptal aptal gülmeye devam etti."Sinanım kusura bakma ya bu lavuğun işini sonra görürüm ben."
"Haa yani sen kalabalıkta efelik edenin, tenhada özrü olmaz diyorsun."
İsmail koşarak arkama saklandı."Abi koru beni bundan ya korkuyorum, can güvenliğim tehlikede benim. Bu güzel kardeşine son bi yardımın dokunmasın mı ha söylesene söylesene."
Engel olamadığım bir kahkaha dudaklarımdan döküldü. Elimi İsmailin sırtına vurarak "Bak işine kardeşim." dedim
"İsmail Selami hadi oğlum daha ne kadar bekleyeceğiz ağaç olduk."
"Sinanım sen duydun Emre'yi. Bu arada yengeye selamlar."
Başıyla salonun ucundaki Ayçayı işaret edip İsmail'i yakaladığı gibi oyuna döndü.Ayça etrafımdaki kızlar içinde eş kutupta olduğum tek kişiydi ama ben daha önce hiçbir zıt kutuba bu denli çekilmemiştim. Ben çekildikçe o beni itiyordu. Beni yakan yıkan oydu ama sonra yeniden toparlayan da oydu. O farklıydı işte. Hani bazı şeyler olur-
"SİNAN!"
Düşüncelerimden hızla sıyrılıp kafamı çevirdim. Bana doğru yaklaşan Esmayı görmemle derin bir iç çektim. İşte şimdi sıçmıştım."Bu ne demek oluyor?"
Elindeki telefonu bana doğru uzattı.nopain: Bak bende ne var .d
"Her şeyi açıklayacağım sadece daha sakin bir yere gidelim herkes bize bakıyor."
"Hayır efendim hiçbir yere gitmiyorum. Şu an burda anlatacaksın."
Ah şu inadı beni öldürecekti.
"Kaybettim özür dilerim iyi bakamadım emanetine."Elini saçlarına götürüp kafasını salladı.
"Sinan sen onun benim için ne kadar önemli olduğunu biliyorsun!"
Sözünü kestim. Bir ihtimal bana ayak uydurur diye kısık sesli konuşuyordum.
"Biliyorum evet ama elimde değildi-"
"Ya nasıl elinde değildi nasıl?!Ben kendimden çok sana güvendim sana emanet ettim onu. Lan ben siktiğimin dünyasında sana bile güvenemeyeceksem kime güveneceğim söyle? Demek bu kadar, senin bana verdiğin değer demek bu kadar. Pes gerçekten pes. Herkesten beklerdim ama senden senden beklemezdim Sinan." Sonlara doğru sesi kısılmıştı. Arkasını dönüp uzaklaşırken elini tutmaya çalıştım ama olanca gücüyle çekip benden kurtuldu.
Ulan ben de Sinansam seni bulmaz mıyım it."