başlangıç

63 2 0
                                    

Güzel, şirin, nefes aldığında insanın içini açan bir Karadeniz köyünde doğan bir bebek. Onun nasıl doğduğuna dair çeşitli rivayetler olsa da en akla yatanı şöyle annesinin hastaneye gidecek durumu olmadığı için evdeki banyoda doğum yapmak zorunda kaldığı. Kimden bahsediyoruz tabi ki Yakup' tan. Onun farklılığı doğuştan başladı. O çok sessiz sakin birisiydi. Bebek denebilecek yaşta annesinden ayrı kaldı. Yakup babası, dedesi ve ablası ile yaşıyordu. Onu babası bahçeye sırtında beşikle götürür o hiç sesini çıkarmazdı. Ağlamazdı bile. Onun içine kapanık olacağı o zamandan belliydi. Peki annesine ne oldu? Annesi Yakup doğarken zaten hastaydı. Babası ise eşine bakacak durumda değildi. Durum böyle olunca annesi babası yani Yakup'un dedesinin yanında yatalak hasta olarak kalmaya başladı. Yani Yakup hem öksüz hem anne şefkatinden mahrum kaldı. Yakup' un annesinin adı Hatun babasının ki ise Haldun idi. Yakup' un iki ablası vardı. Bunlardan birisi Selda diğeri Sema. Bu kız kardeşler arasında birer yaş farkı vardı. Ablaları Yakuptan bir kaç yaş daha fazlaydı. Selda olan en büyüktü. Yakup'un ailesi hiçbir zaman düzenli olmadı hep parça aile de büyüdü. Ablası Sema doğduğu zaman Haldun Semaya bakamayacağını anlayınca Semayı da anneannesi almış ve büyütürüm demiş. Yani daha sonra annesinin kalacağı ev olan dedesinin evine bebekliğinde götürüldü. Böylece Yakup hem annesinden hem de ablasından uzakta kaldı. Yakup ev içinde Haldun'un babası yani dedesi tarafından çok sevilir dedesi torununa kendi eliyle oyuncak yapar bakkaldan ona çikolata getirirdi. Yakup o dedesini de üç yaşındayken kaybetti. Artık Yakup'a evdeki ablası Selda bakmaya başladı. Kardeşinin banyosunu yaptırır çamaşırlarını yıkar yemeğini yapardı. Babası evde çok pasif kalırdı. Evin dışardaki işlerini babası ev işlerini de ablası yapardı. Gel zaman git zaman Haldun, eşi vefat etmemiş olduğu halde başkasıyla evlenmeye karar verdi ve kısa sürede düğün oldu. Düğünden sonra hem annesiz hem ablasız büyümek zorunda kalan yakup üstüne bir de üvey anne sorunuyla karşılaştı. Yakup hala sessiz ve ne olduğunu anlayamayacak kadar küçüktü. Üvey annesinin adı Fatma idi. Fatma hiç sebepsiz Yakup'u döver ona ağır işler yaptırır bağırıp çağırır eve sonradan geldiği halde yakupu evde istemezdi. Artık Yakup evdeki huzuru da kaybedince sık sık amcası gillere gider onların ev işlerine yardımcı olurdu. Eve hava kararmadan gelirdi. Yine de Fatma'dan dayak yerdi. Neden geç geliyorsun akşama kadar onun bunun yalını yiyorsun diye döver ve hakaret ederdi. Yakup üvey annesine 'anne' demezdi, demeyecekti de. Amcaları olmasa işi çok zordu. Onlar Yakup'a yemek verir ve iyi davranırlardı. Çevredeki komşuları tüm olan biteni bildikleri halde sadece bu yaptığının kötü olduğunu söylerler ama ilgilenmezlerdi bile. Yakup'un biraz daha büyümesiyle komşularının çocuklarıyla arkadaş olmaya başladı. Evin huzursuzluğundan dolayı sabah çıkar arkadaşlarıyla gezer tozar akşam olunca geri dönerdi. Bu hiç olmazsa gününün daha iyi geçtiğini hissettiriyordu ona. Ablası Selda okula giderdi. Okul çağı geldiğinde amcasının oğlu götürüp okula kayıt yaptırmıştı ablasını. Babası umursamamıştı bile. Yakup'un da çok merakı vardı okula. Anlamasada ablasının kitaplarına bakar incelerdi. Zaman hızla geçti. Nihayet onun da okul çağı gelmişti.

Sonraki bölümde okula başlangıç olacak.

farklı bir hayat: YAKUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin