0.1

205 18 17
                                    

İçimdeki korkuyla merdivendeki adımlarımı hızlandırdım. Herkes yemekteydi bu demek oluyordu ki beni rahatsız edebilecek kimse yoktu. Yüzümdeki aptal gülümsemeyle odamın kapısını açıp hemen arkamdan kapattım.

-Çabuk olmalıyım.

Kıyafet dolabımın alt tarafındaki tahtayı ses çıkarmadan kaldırıp kenara koydum. İşte hazinem buradaydı.

Çikolatalar...

Kuzenimden bunları getirnesi karşılığı çok sevdiğim inci kolyemi kaybetmiştim ama değerdi. Paketini hızlıca açıp neredeyse hepsini ağzıma attım.

Prenses olmanın kötü yanlarından biri de annen tarafından aptalca az yemeğe zorlanmaktı. Tatlı yasak. Yağlı yemekler yasak. Peki biz yemeyeceksek onlar neden vardı ha?

Ağzımda çikolatayla mutlu bir şekilde kendimi yatağa attım. Gün içinde tek mutlu olduğum zaman buydu işte.

-Lalisa neden yatıyorsun saçını daha yemekten önce düzelttiler. Kalk çabuk çay saati için hazırlan ve aşağıya in. Sakın geç kalma!

Taa ki annem tarafımdan bu anlar bozulana kadar. Sinirle kalkıp yardımcıların beni giydirmesine izin verdim ve aynadaki halime baktım. Bu ben miydim gerçekten? Anlamsız korseler, gösterişli elbiseler.

Bunların hiçbiri beni yansıtmıyordu. Gerçek benliğim bu gösterişli şeylerin arkasında, karanlıkta tek başına kalıyordu. Olmadığım biri gibi görünmek yeterince zor olmasına rağmen hiçkimsenin beni anlamaması ile uğraşmak bunu dayanılmaz hale getiriyordu.

Dışarıdan insanlar prenses olduğum için kıskanç gözlerle bakarken ben de onların hayatları konusunda ne kadar özgür olduklarına kıskanç gözlerle bakıyordum.

Sonunda hazır olduğumda yavaş adımlarla merdivenden indim. Çünkü bir prenses sarayda koşuşturamaz.

Masamdaki yerime, Roseanne'nin yanına geçtiğimde hizmetçiler servise başladılar. Ben tatsız çayımı yüzümü buruşturarak içerken babam konuşmaya başladı.

-Kızlarım ne kadar da büyüdüler değil mi Elizabeth?

Annem yüzündeki hafif gülümsemeyle cevap verdi;

-Evet George, artık göz kamaştıran hanımefendiler oldular.

-Bunun şerefine büyük bir parti vermeliyiz. Bütün krallıkların davetli olduğu.

Bir dakika bunun anlamını biliyordum.

-Bu parti bir yerlerden tanıdık geliyor babacığım. Beni bu konuda aydınlatır mısın?

Roseanne'de anlamış olacak ki gergince beni onayladı.

-Güzel Lalisam biliyorsun sonsuza kadar bizim yanımızda kalamazsın. Seni ve Roseanne'yi de aşk olan bu güzel duygudan mahrum bırakmam istemem.

Annemle birbirlerine gülümseyerek baktıktan sonra konuşmasına devam etti.

-Artık uygun bir yaşa geldiğinizi düşünüyorum. Bu yüzden bütün krallıkların katıldığı bir partiye sizi de götürüyorum. Lütfen adaylarınızı ben seçtiğim için kendinizi kötü hissetmeyin. Yine de evleneceğiniz kişiyi kendiniz seçeceksiniz.

Babamın söyledikleriyle sinir katsayım yükselirken Roseanne'nin de altta kalır yanı yoktu.

-Peki ya seçemezsek, yani adaylar içinde hiç kimse  bize uygun değilse? O zaman ne yapacağız?

Babam tam konuşmaya hazırlanırken annem konuşmaya atladı.

-Tatlım neden böyle düşünüyorsun ki birçok krallığın varisi burada olacak. Emin ol uygun olanı bulamamayı bırak hangisini seçsem diye düşüneceksin.

Konuşmanın gidişatı beni daha fazla sinirlendirdiği için izin alıp masadan kalkarak odama gittim.

Nasıl? Nasıl bunu bize yapabilirler? Her adımım onların kontrolü altında olduğu yetmezmiş gibi bir de evleneceğim kişiyi onlar seçeceklerdi.

Lütfen adaylarınızı ben seçtiğim için kendinizi kötü hissetmeyin. Yine de evleneceğiniz kişiyi kendiniz seçeceksiniz

Hah!Çok teşekkür ederim en azından bunu yapmama izin veriyorlardı.

Kapımın tıklamasıyla sinir krizimi bir kenara bırakıp içeri girene baktım. Roseanne. İkiz olmamıza rağmen çoğu huyumuz birbirimizin tam tersiydi. Her zaman da bunu belli ederdik. Ben sinirli ve aşırı duygu yüklü haldeyken o ise bana nazaran daha sakin ve kafası karışıktı.

-Hadi ama Lisa biraz sakinleş. Ya gerçek aşkını orada bulursan bu çok güzel olmazmıydı?

-Bazen adının neden Pollyanna yerine Roseanne olduğunu düşünüyorum gerçekten. Ya bulamazsak Rosie? Bu sefer hiç istemediğimiz biriyle evlenmek zorunda kalacağız. Bunu bilmiyor musun?

-Ben tabii ki bunu biliyorum. Ama elden ne gelir ki. Her zaman olduğu gibi yine onların dediği olacak ve sen sadece kendini hırpaladığın gibi kalacaksın. Senin bu şekilde sinirlenmen olacak şeyleri değiştirmiyor ki!

Rosie'nin ağladığını farkettiğimde yatağıma onun yanına giderek sıkıca sarıldım. Ondan başka hiçkimsem kalmamıştı. Jennie ablam çoktan evlenmiş mutlu bir şekilde yaşıyordu. Küçük erkek kardeşimiz Arthur ise daha iyi dövüş sanatları öğrenmek için çok uzaklardaydı.

-Ben özür dilerim Rosie

-Özüre gerek yok Lisa. Bu gece burda kalmama izin verirsen seni kolayca affedebilirim. Ne dersin?

-Eski günlerdeki gibi yani

-Aaaynen öyle sarışın. Ne diyorsun peki?

Yanımdaki yastığı Rosie'nin yüzüne fırlatıp.

-Cevabım oldukça açık galiba.

O da yastığı tekrar bana fırlattığında yine 8 yaşında ve annemden gizlice beraber yattığımız günleri hatırladım. Bu sarayda tek mutlu olduğum anım çikolata yerken değildi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 23, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Numb (TAELICE) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin