Artık çabalamıyordu. Ne akan kanı durdurmak için ne de yaşamak için. Çabalamıyordu. Vazgeçmişti artık. Tek istediği zevk alarak ölmekti.
Bileğinden süzülerek akan kana tekrar göz ucuyla baktıktan sonra ne kadar acınası bir halde olduğunu tekrar görmüş oldu. Elindeki jilet kayarak yere düşünce anlamıştı, onun bile artık kesmeyi istemediğini. Kendini zeminde sürükleyerek ilerledi ve sırtını duvara yaslayarak bu kanlı manzarayı izlemeye koyuldu.
Kan akıyordu... Akıyordu... Akıyordu...
Kapı kırılırcasına vurulmaya başlayınca vaktin geldiğini anlamıştı. Tekrar sürünerek su dolu küvetin yanına geldi. Biraz ilerisinde duran jileti tekrar eline aldı ve üstündeki kıyafetleri kalan son güç kırıntılarıyla çıkarmaya başladı. Tamamen çıplak kaldığında küvetin içine girerek soğuk suyun tenini dondurmasına izin verdi.
Kan akan eliyle diğer bileğini de kesmeye başladı. Sonra koluna çıkardı kesikleri. Jilet izleri kolunun her yerini kaplıyordu artık ve boşalırcasına akıyordu kan. Deli gibi yumruk atılan kapıya dikti gözlerini. Gözleri kararmaya başlamıştı ve görüntü yavaşça netliğini yitiriyordu. Kafasını arkasında ki duvara yaslayarak daha rahat bir konuma geldi.
Artık ölümü yakındı ve her zaman istediği hayaline kavuşacak olmanın mutluluğunu yaşıyordu.
Yüzünde küçük bir tebessüm oluştu son kez.
Elinde ki jilet yerle buluştuğunda anlamıştı hiç gücünün kalmadığını. Kapı yumruklanmayı bırakmıştı ve bu kez kırılmaya çalışılıyordu.
Kolu baştan sona kan olmuştu. Kanlar suyla karışıyor, ortaya kötü bir görüntü çıkarıyordu.
Bakışlarını kapıdan ayırmıyordu.
Zaten dayanıklı olmayan kapı çok uğraşmalarına gerek kalmadan kırılacaktı ama genç o zamana kadar yaşayabilecek miydi?
Kapı son bir kaç kez daha darbe alıp kırılmadan önce gözleri kapandı ve fısıldadı.
' özür dilerim'
Kapı kırılınca içeriye giren kişinin bağırışı yankılandı koca banyoda.
"JUNGKOOK!"