Yeni bir güne uyanmak 8.Bölüm

86 0 3
                                    

Duyduğum sesle yavaşça gözlerimi araladım. Yattığım yerden hafifçe doğrularak odanın içine göz attığım da kimseyi göremeyince ayağa kalkarak sağ tarafım da koltuğun üzerinde duran Gri yeleğe uzanarak üzerime geçirdim. Kendimi hala yorgun hissediyordum. Dün yaptığımız Sahil yürüyüşünden sonra açık havada kahvaltı yapmak hepimize iyi gelmişti. Kahvaltıdan sonra villanın arka bahçesini de gezmiştik. İlk bakışta eski gibi görünse de gözüme arka bahçede yer alan büyük süs havuzu ve hemen yanındaki aile salıncağını gördüğümde bu bahçenin ön bahçeden daha kullanışlı olduğunu düşünmüştüm. Niye bilmiyorum ama içime öyle doğmuştu. Villanın bahçesini gezdikten sonra evin içine girmeden oradan ayrılmıştık. Sevginin böyle bir şeye henüz hazır olmadığını düşündüğüm için kimseye çaktırmadan Cüneyt'le konuşmuştum. O da aynı fikirde olduğunu söyleyince eve girme konusu bile açılmadan oradan ayrılmıştık.

Travma denilen şey hiç beklemediğimiz bir anda ve ne yaparsak yapalım asla hazırlıklı olamayacağımız bir şekilde üzerimize inen ani bir darbedir. Bizi geçmiş ile gelecek arasında yaşadığımız ruhsal duruma bağlı olarak belli bir süre için koparan ve sadece isteğimiz doğrultusunda kurtulabileceğimiz bir durumdur. Bu süre ise kişiden kişiye farklılık gösterir. Sevginin yaşadığı travma ise Anne ve babasını kaybetmeye hazır olmayan küçük bir çocuğun yaşadığıyla aynıydı. Bu durumdan sadece kendi isteği ile baş edebilirdi. Banyoya girdiğimde Çeşme'den akan soğuk suyla yüzümü yıkadım. Su her tenime değdiğinde vücudumda ki tüm yorgunluğumu alıyor yerini rahatlamaya bırakıyordu. Yan tarafta asılı olan havluyla yüzümü kurula'yarak banyodan çıktım. Üzerimi değiştirmek için kıyafet dolabının yanına geldiğimde, dolabın içindeki kıyafetlere bir göz attım. Normalde kıyafete çok önem veren biri değildim. Ama Söz konusu mesleğim olunca ister istemez bakımlı ve özenli olmam gerekiyordu. Gözüme ilişen önden düğmeli siyah Tunik , pantolon takımı giymeye karar verdim. Geçen sene odayı baştan aşağı yenileyip pencerenin önüne tek kişilik bir koltuk onun yanına da yuvarlak bir sehpa almıştık. Cüneyt kıyafet dolabını da değiştirmek istediğini söyleyerek küçük bir odayı andıran büyük bir gardırop yaptırmıştı. Odadaki eşyalar değişince , perdeler uyumsuz kalmış , mecburen onları da değiştirmiştik. O zamanlar Cüneyt'in odayı yenileme kararına karşı çıkmışsam da odanın şimdiki hali daha hoşuma gidiyordu. Aynanın karşısında eşarpımı'da yaptıktan sonra yatağın üzerindeki telefonu elime alarak yavaş adımlarla odadan çıktım. Manzara resimleri asılı olan koridorda yürüdükten sonra merdivenlere yöneldim. Dikkatli bir şekilde merdivenlerden inerken bakışlarım duvarda asılı olan resimleri takip ediyordu. Bu hayattaki en değerli şeydir aile... Bazen değerini idrak edemesek de her şartta yanımızda olan ve ne yaparsak yapalım bizi biz olduğumuz için kabul eden sadece onlardır. Aile olmak hiç kolay bir şey değildir. Sabır ister , sevgi ister, merhamet ister ve en önemlisi güven ister. Bu özelliklerde aile bireylerine sahipseniz eğer , zaman zaman kaybetmekten korkarsınız. Hayatta çok nadir karşımıza çıkan bu insanlar bizim en değerli varlığımız olmuştur çünkü... Eğer gerçek bir aileye sahipseniz konuşurken kelimeleri seçmenize bile gerek kalmaz. Söylediğiniz sözlerin ne anlam içerdiğini bildikleri için anlayışla karşılarlar. Bazen kendime bu tanımı yaparken hiç bir zaman sizi terketmezler cümlesini kullanamıyorum. Çevremde tanıdığım çoğu insan bu hataya düşünce söylemek hiç içimden gelmiyor. Son basamağı da indikten sonra sağ tarafımdaki koridora geçip mutfağa doğru ilerledim. Günaydın Zeynep hanım diyen Serpil'e gülümseyerek baktıktan sonra elimdeki telefonu mutfak masasına koyup , bende aynı şekilde günaydın diye cevap verdim. Serpilin her zaman bu şekilde samimi olması çok hoşuma gidiyordu. Bugün kahvaltı menüsünde değişiklik yapalım diyecektim ama sen her şeyi hazırlamışsın diyerek tezgahın üstündeki kahvaltılıkları gösterdim. Söylediğim şeye memnun olduğunu belli ederek kahvaltılıklar'la birlikte mutfaktan ayrıldı. Serpil kahvaltılıkları masaya taşırken bende menemen yapmak için buzdolabından gerekli malzemeleri çıkarıp tezgahın üzerine koydum. Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden biriydi. Her yörede görülebilecek , günün her saatinde rahatlıkla yapılabilecek belki de kuru fasulye'den sonra gelen en önemli ikinci ana yemeği gibiydi benim için... Türkiye'de adını menemen olarak alsa da içerisine katılan malzemeler yöreden yöreye farklılık gösteriyordu. Dolaptan çıkardığım biberleri ince ince doğrayıp ocağın altını açarak tavaya koydum. Ardından biraz zeytinyağı biraz da tereyağı koyup kızarmasını beklemeye başladım. Her zaman mutfakta çalışmayı çok seven biri olmuştum. Küçüklükten gelen bir merak olsa gerek annem yemek yaparken yanından bir saniye bile ayrılmaz yemek pişene kadar nasıl yaptığını , içine ne kattığını, tek tek sorardım. Babam ise Meral, kızımız aşçı olacak diye söylenirdi anneme. Biberler kızarınca diğer malzemeleri de üzerine ekleyip ocağın altını kapattım. Elimde teflon tavayla mutfaktan çıkıp bir süre koridorda yürüdükten sonra salondan bahçeye açılan kapıdan geçerek masanın yanına geldim. Tavadaki menemeni servis tabaklarına eşit bir şekilde koyduktan sonra masaya şöyle bir göz attım. Masa tek kelimeyle muhteşem gözüküyordu. Ben masayı incelerken , Anne ! sen menemen mi yaptın ? diye seslenen Asya ve Doruk'u gördüğümde büyük bir gülümsemeyle baktım. Annelik şu an olduğu gibi yüzümde açan büyük bir gülümseme ya da karşılıksız bir sevgiydi. Çok yoğun çalıştığım zamanlarda bile aklımın bir köşesinde eve geldiler mi ? Yemek yediler mi ? Uyudular mı ? diye düşünmekten kendime alıkoyamadığım tatlı endişelerdi. Anne olmadan bilemezdin gerçek aşkın, tutkunun ne demek olduğunu. Aklımda düşüncelerle masanın başında Asya ve Doruk'u izliyordum. İkisi'de kendilerinden geçmiş bir vaziyette masaya hayranlıkla baktıktan sonra sandalyelere geçip oturdular. Onlar oturunca bende sandalyemi çekerek oturdum. Masanın hemen yan tarafında etrafı büyük taşlarla çevrili bir süs havuzu ve havuzun çevresinde ekili olan mevsimlik çiçekler bulunuyordu. Ailecek kitap okumaya çok düşkün olduğumuz için Bahçenin sağ uç köşesinde ki alanı kitap okuma köşesi olarak düzenlemiştik. Günaydın diyen Sevginin sesini duyduğumda bahçeyi incelemeyi ara vererek günaydın diye cevap verdim. Sevgide gülümseyerek boş olan sandalyeye geçip oturdu.

Asya; Hala bugün bir planın var mı ? diye sordu.

Sevgi de çayından yudumlayarak bir planım yok canım diye cevap verdi. Bende pür dikkat ikisinin konuşmalarını dinliyordum. Ama Asya'nın neden böyle bir soru sorduğuna bir türlü anlam verememiştim.

Sevgi de benim gibi neden böyle bir soru sorduğunu merak etmiş olacak ki Asya'ya bakarak Neden sordun ? canım diye sordu.

Asya; Hala madem bir planın yok bugün çarşıya gidelim mi ? Hem hala yeğen hasret gidermiş oluruz dediğinde hemen konuşmaya dahil oldum. Bir dakika küçük hanım sizin bugün okulunuz yok mu ? nereye gidiyorsunuz ? diye kızgın bir yüz ifadesi ile sorduğumda , oturduğu yerden kalkarak yağcılığa başlamakta hiç zaman kaybetmemişti. Anne lütfen diyerek iki yanağıma da hafifçe bir öpücük kondurdu. Sonra gülerek yüzümü incelemeye başladığında bende hafifçe gülümsedim. Benim gülümsediğimi gören Asya da ikna çabasından güzel sonuç almanın verdiği memnuniyetle kalktığı yere tekrardan geçip oturdu. Yalnız bu ikna çaban bu seferlik geçerli sayıldı küçük hanım , dediğimde biliyorum diye gülümseyerek bakışlarını halasına çevirdi. Sevgide Asya'nın ikna çabasını büyük bir keyif ve mutlulukla izledikten sonra Asya'nın kendisinden bir cevap beklediğini bildiği için Annenden de izni aldığına göre gidebiliriz diye cevap verdi. Aldığı cevap karşısında ise Asya'nın keyfine diyecek yoktu gerçekten. Sevgi yaş olarak yeğenlerinden büyük olsa da onlarla vakit geçirmeyi çok seviyordu. Bu durum ise hem beni hemde Cüneyt'i çok mutlu ediyordu. Zeynep hanım diye seslenen Serpil'in sesini duyduğumda elimdeki çatalı tabağın kenarına bırakarak bakışlarımı Serpil'e çevirdim. Masadaki diğer bakışlarında odağı olduğu için bir an utanır gibi olsa da hemen kendini toparlayarak elindeki çalan telefonu bırakıp yanımızdan ayrıldı. Ekrana baktığımda Selim Akça yazısını görünce hemen telefonu açtım.

Alo! Efendim , Selim bey diyerek telefonu kulağıma götürdüm.

İyi günler Zeynep hanım. Rahatsız etmiyorum umarım diyerek kibarca konuştuğunda Estağfurullah ne rahatsızlığı Selim bey diye cevap verdim.

Selim bey; Okulumuzda bu sene sınava girecek olan öğrencilerimize motivasyon etmek amacıyla bir konferans düzenlemek istiyoruz. Bu konferansta bize eşlik ederseniz çok memnun oluruz , dediğinde tabi memnuniyetle gelirim diye cevap verdim. Selim bey'de bu durumdan mutlu olduğunu belli ederek konuşmaya devam etti.

Selim bey; Bu hafta sizin için hangi gün uygun olur ? diyerek yine kibarca sordu. Bende Cuma günü saat 11 sizin için uygunsa gelirim diye sorduğu soruyu nazikçe cevap verdim. Selim beyde uygun olduğunu ve ricasını kırmadığım için teşekkür ederek telefonu kapattı.



Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 08, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aile BağlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin