Konuşmak çok basit, susmak en zoru. Hep en zorunu seviyoruz, susuyoruz. Çok konuşurken bile susuyoruz. Çok gülerken de susuyoruz. Bu öyle bir susmak ki, daha acısı yok dünyada. Ağzımız susmasa gözlerimiz, ellerimiz, parmak uçlarımız ve hatta bizi ona götüren ayaklarımız. Tüm bedenimizle, beynimizle susuyoruz. Ne acıdır bir insanı susmak zorunda bırakan yüklerle terketmek ya da ne acıdır bir insanı susmak durumunda bırakıp görmezden gelmek. Ben de yaptım. Çoğu insanı susmak zorunda bıraktım. Hiçbirinden pişman olmadım, dinlemek istediğim kadar dinledim, dinlemek istemediğim anda ona sırtımı dönüp gittim ama çocuktum, bilmiyordum. Acı ne demek, insan kalbini kırmak nasıl kötü bir şey bilmiyordum. Bilsem dinlerdim, anlatmak istediği kadar dinlerdim. Sonra büyüdüm ve ben insanlara bir kere şans veririm.
İnsanlardan korkuyorum. ’ Beni kimse üzemez ’ diyişim bu yüzden. Kimseye beni üzecek potansiyeli yüklemeyi istemiyorum kimse o kadar değerli olmamalı diyorum ama çıkabilir, beni üzmesini, üzüntüsünü bile sevebileceğim biri çıkabilir karşıma. O zaman size sabahtan beri anlattığım şeyi yapmak durumunda kalabilirim. Ona kocaman bir şans vermeliyim. Bazı insanların sizi üzmesi bile tatlı gelmiştir, ben yaşamadım inanın benden şanslısınız. Kimseye beni üzdüğünde dahi onun yanında olacak kadar aşık olmadım. Hatta aşk ne bilmiyor bile olabilirim. Bugüne kadar bir hata yaptım, aşkı tanımlamaya çalıştım. Yanlıştı, yanlışmış. Yanılmaktan gelir yanlış kelimesi, ben yanılmışım. Yalından gelir yalnız da , yanlışlarım yalnız bırakmış beni. Dünyanın en mantıklı yalnızlığını yaşamışım.
Her insan zor, zorluğunun yerleri farklı diye kolay diyoruz biz onlara. Yanılgılarımız farklı olsada ortak bir noktada kesişiyoruz, yanlış yapıyoruz ve yanlışlarımızdan mutsuz oluyoruz. Aşkı tanımlamayın, aşk sizin kelimelere dökeceğiniz kadar basit bir olgu değil. Aşk hissedilir, zamanla da olmaz. Değeri azalır, zaman aşımına uğrar ama yaşamadan dahi şundan eminim ki ne zaman kaybetmek üzere olsanız hatırlatacak size kendini ve hala kaybetmeyi istiyorsanız aşk bitmiş ama kaybedeceğinizi düşündüğünüz an midenize bıçaklar saplanıyorsa,içinize saklamışsınız onu. Aşk saklanır kendini hatırlatması gereken yere kadar.
Şimdi ben bir kaç paragrafla içinizi açtım diye bazı kararlar alıp, bazı düşünceler benimseyeceksiniz ama susmaya da devam edeceksiniz ben de edeceğim. Bu öyle bir susmak ki, daha iyisi görülmemiştir. Bu öyle bir hastalık ki, doğamızda var. Yine susacağız konuşmak varken. Ara ara konuşacağız, konuştuğumuz anlar kadar mutlu olacağız. Yanında konuşabildiğiniz insanları kaybetmeyin. Size akıl vermek haddime değil ama öyle insanlar çok zor bulunuyor. Ne gittiğiniz yerler, ne yediğiniz pahalı yemekler, ne bindiğiniz lüks otomobiller, ne eğlenceleriniz bir yerden sonra hiçbirinin değeri olmadığını anlıyorsunuz. Geriye kalan işittikleriniz, konuştuklarınız oluyor. İsterse sabahtan akşama kadar aynı çay bahçesinde oturun. İsterseniz kilometleri aynı otobüs koltuğunda yan yana gidin ama konuşmak varya onu bulduysanız o insanı kaybetmeyin. Eğlenmeniz çok önemli değil, onun yanında dinlenip dinlenemediğinizi öğrenin önce. Teninin huzurunu öğrenin. Bunlar parayla ölçülemeyip, asla satın alınamayıp bu kadar basitken o kadar zor bulunan şeyler ki. Hem öğretmeniniz olsun, hem kardeşiniz, hem ebeveynlerinizden en sevdiğiniz, hem aşkınız, sevgiliniz. İnanın herkes için böyle biri var. Onu bulduğunuzda bırakmayın. Yapışın yakasına. Bir tane değil o insan ama zor bulunur yerine yenisi. Umarım bulursunuz, bulmuşsunuzdur. Umarım bulmuşken yitirmemişsinizdir. Umarım bulurum bir gün.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeker Prens
Science Fictionİki dünya, aynı insan ve kalpler. '' Bende burada yaşıyorum, herkesden daha yaralıyım ama yaşıyorum. Her şeye rağmen gülüyorum, herkes gibi bir savaşım, kaybedişim, acım, yalnızlığım ve hüznüm var. Umudumu kaybettiğim için buradayım. Ben kayıp bir ç...