Aradan aylar geçti .Sürüsü iki kata çıkan Budur kurtların mağaraya sığmadığını fark etti. Aslında bu büyük bir sorundu ama zaten çayırlığa gitme vakti gelmişti o yüzden bu olayı erteledi.
Yine her göçünde yaptığı gibi sürüyü mağara önünde topladı ve onları(gençleri , bilmeyenleri) bilgilendirdi .O sıra gözüne annesi takıldı mağaraya gidiyordu. Budur annesinin niçin mağaraya girdiğini anlamadı ,annesinin birden mağara önünde yıkılmasıyla gözlerinin kapanması bir oldu .
...
Budur onun öldüğünü biliyordu ama ona annesine gene de seslendi. Anne! dedi birden bağırdı koştu yanına , sarıldı ona hiç bırakmayacak gibi , baktı kapalı gözlerine açılmasını beklercesine ...dondu kaldı bir şey diyemedi.
Zorlukla kalktı annesinin yanından , sürüyü harekete geçirdi , titreyerek içinden ağlayarak yürüdü.
Bu göçte hiç yağmamıştı kar , donmuş kalmıştı her taraf ama havada kuru bir soğuk vardı hiç esmedi hava.
Sürü için ilerlemek kolaylaşmıştı fakat havanın bu durgunluğu Budur'a annesini getiriyordu önüne , yürümesi zorlaşmıştı .
Kalbi geri dön diyordu ona ...Beyini karşı çıkıyordu sürekli ;
Dönme geri sürüne bakmalısın diyordu.
Biraz toparlandı, zaten çayırlığa gelmişlerdi. Hemen etraftan bir şeyler avladılar, o sıra yağmur yağmaya başladı. İçeri girdiler avları yedikten sonra yağmurun sesini dinlemeye başladılar .Ne kadar hırçındı aynı Budur'un yüreği gibi .
Artık annesinin de yokluğuna alışmayı bekleyecekti fakat bu bekleyiş babasınınkinden de uzun sürecekti.