İŞTE İSLAM
Prof. SEYYİD KUTUB
İşte İslam
İNSANI İLGİLENDİREN YOL
Burada bu dinin mahiyetine, niteliğine ve insan hayatındaki aktif metoduna ilişkin bir ön gerçeği belirteceğiz. Hem, apaçık ve anlaşılabilir bir gerçektir bu. Fakat basit olduğu halde çoğu zaman unutulur veya başlangıçta kavranmaz. Bu gerçeği kavramak ya da unutmaktan dolayı, bu din hakkında yanlış bakış ve anlayışlar doğar. Söz konusu ön gerçek, mahiyeti, tarihi, şimdiki durumu ve geleceğinin bilinmesiyle ortaya çıkar.
Bazı insanlar bu dinin -Madem ki Allah tarafından indirilmiştir. İnsanların hayatında olağanüstü, sihirli ve mahiyeti anlışalmaz araçlara sahip bir metodla gerçekleşmesini, insanların ve toplumların gelişme sahalarını insan tabiatının maddi gerçekliği ve yaratılıştan verilen yetenekleri gözönünde tutmadan pratik hayatta uygulanmasını beklemektedirler.
Onlar dinin gerçekleşme ve uygulanma metodunu bekledikleri gibi görmeyince ve insanlığı sınırlı gücüyle insan hayatının maddi gerçekliğinin bu dinle uyuşmasını ve -bazı dönemlerde geniş bir şekilde- etkisi altına almasını, bazı dönemlerde ise insanlığın sınırlı gücüyle insan hayatının maddi gerçekliğinin dinin tersi yönde etkiler yaptığını görünce bu insanlar, kendi arzu, hırs, zaaf ve eksiklerinin etkisi altında kalarak bu dinin çağrısına uymamakta ve teklif ettiği yola yönelmemektedirler.
Bu olayı görünce -Madem ki bu din Allah tarafından indirilmiştir. Büyük bir umutsuzluğa kapılırlar. Dinin hayattaki ağırlığı ve gerçekliği konusunda itimatları sarsılır ve mutlak olarak dinden şüpheye düşerler.
Bu seri hatalar, temel ve tek bir yanlışlıktan doğmaktadır. O da dinin metodunu anlamamak ve geerçeği unutmaktır.
Bu din insan hayatını düzenleyen ilahi bir nizamdır. Bunun gerçekleşmesi, insanların kendi çabaları sayesinde, yaratılışta verilen yeteneklerinin sınırı içinde ve hangi toplumda olursa olsun o toplumun gerçek maddi durumunun çerçevesinde olur. İnsanların yönetimi ona bırakılınca, ulaştıkları noktadan itibaren çalışmaya başlar. Onları, doğuştanlık güçlerinin sınırı içinde bu güçleri harcadıkları oranda asıl amaca ulaştırır.Temel özelliklerinden biri onun hiçbir anda, hiçbir safhada insan yaratılışına, yeteneklerinin sınırına ve hayatın maddi gerçeklerine göz yummamasıdır. Ve aynı anda insan -kolay, rahat, aşırılığa kaçmadan- öyle yüksek bir noktaya ulaştırabiliyor ki, insan tarafından hayat nizamı olarak ortaya konanlardan hiçbirinin bunu yapmalarına imkan yoktur. Bu bazı dönemlerde gerçekleşmiş ve her zaman da ciddi teşebbüsler sonucu gerçekleşebilir. Fakat bütün hata-başta belirttiğimiz gibi- bu dinin mahiyetini anlamamak ve unutmakla birlikte, ondan insan yaratılışını değiştirecek, onun sınırlı gücünü gözönünüde tutmayacak ve içinde, yaşadığı toplumun maddi yapısına aldırmayacak biçimde, nedenleri anlaşılmayan olağanüstü mucizeler beklemekten doğmaktadır.
Bu din Allah tarafından indirilmiş değil midir?... Allah her şeyi yapabilecek olan değil midir?... Öyleyse neden bu din -yalnız- insanın sınırlı yetenekleri çerçevesinde etkisini ve işleyinişi gösteriyor?...
Ve bu etki ile işleyişinin sonuçları, neden insan zaafının etkisi altında düşüyor? Daha doğrusu, neden bu dinin egemen duruma geçmesi, insanın yeteneklerine ve gücüne bağlıdır? Sonra neden sürekli olarak zafer kazanmamaktadır? ve mensupları daima hakim değiller?Bazen de neden maddi arzu ve zaafların ağırlığı, dinin parlaklığı, genişlemesi ve özgürce ilerlemesine engel olmaktadır?Neden vahiy karşısındaki sistemlerin savunucuları galip geliyorlar? Bütün bunlar, -gördüğünüz gibi- çeşitli kuşkular ve sorulardır. işte bu kuşku ve sorular, dinin mahiyeti ve metoduna ilişkin ön gerçeği anlamamak ya da unutmaktan doğmaktadır.