~

276 13 26
                                    

Sessiz koridorda elimdeki edebiyat kitaplarını sıkı sıkı tutarak ve kulaklıklarımda en sevdiğim şarkıyla birlikte mahallenin küçük kütüphanesinin çay ocağına doğru büyük adımlar ile ilerledim. Ciddi bir ifadem var gibi duruyordu, benim aksi yönüme doğru ilerleyen her insan yüzüme bakıyor bazen kaşlarını kaldırıyor bazen de hadsizce gözlerime dikiyorlardı gözlerini. Çünkü-çoğu insanın dediğine göre- şirin ve sempatik bir yüzüm vardı ve somurtmak beni ilginç göstermekle beraber ruh halimi hemen ele veriyordu. Ama demimde vardı somurtmak, nadiren gülümserdim çoğu zaman çünkü gülmeye değer bir dünyam kalmamıştı bu hayatımda.

Nihayet çay ocağına geldiğimde geçen günlerde sıkı sıkıya kapanmış olan kapı yerini hafiften aralanmış olarak verirken kaşlarımı çatmış ama buna rağmen duraksamadan içeriye girip kapının sol tarafındaki ve pencerenin bitişiğindeki kahverengi tonlarında olan masaya çantamı koymuş ardından soluklanarak etrafa bakınmıştım. Kütüphane, küçük şehirimizin tek yeri olduğundan tüm gençler buraya toplaşır ders çalışırlardı ama bunu yaparken öyle gürültülü bir seçeneği seçerlerdi ki, ne kavgalara şahit olmuştu bu yüzden paslı kitap rafları. Kavga edenlerden biri de bendim, bu yüzden en sessiz köşeye yani çay ocağına gelirdim her zaman. Buraya gelmek her gencin aklına gelmezdi, gelse bile bunalır geri giderlerdi benim aksime. Ben sessizlik adamıydım, buraya ilk geldiğimde-hizmetlilerin de izni ve yardımıyla- ocağın yanında olan masayı cam kenarına çekmiş ve tamamen sahiplenmiştim.

Henüz masama yeni oturmuş ve en sevdiğim şairin şiir kitabında kaldığım sayfayı açalı dakikalar bile geçmemişken telefonum yüksek melodinin aksine titreyerek çalmıştı.

Chanyeol arıyor...

"Efendim, Yeol?"

"Bana attığın mesajlar da ne demek oluyor Baek? Ben mi seni yoruyorum gerçekten? Ben mi yazmamazlık yapıyorum? Pardon ama bir haftadır yüzüme bakmayıp yazmayan sensin?"

Başımı arkamdaki duvara yaslayıp derin ama beklediğimin aksine titrek bir nefes aldım. Yine başlıyorduk...

"Yoruluyorum, Chanyeol. Neyi ne için yaptığımı sorgulamıyorsun ve bu beni üzüyor."

"Ama kimseye yazmamazlık yapmıyorum, Byun Baekhyun."

"Ben yazmadığım zamanlar yazmıyorsun ama."diye sessizce mırıldandığımda telefonu tutmadığım elim ile kaşlarımın ortasından alnıma doğru yavaşça ovdum. Beni aradığı ilk saniyeden itibaren içime oturan ağlama hissiyatı dakikalar ilerledikçe artıyor bazenleri sesim titriyordu çünkü Chanyeol sevgilimdi ve onunla kavga etmek benim için en korkunç şeylerden biriydi. Ama ne var ki hayatımı, çocukluğumu adadığım adamla bu iki haftadır ipince ipin üstünde sarsıntılı vakitler geçiriyorduk. Ve korkarım ki sarsıntımız bittiğinde ikimizden biri atlamış olacaktı...

"Bana yazmayana yazmam. Yazmak istemeyen sensen, hiç zorlamam. Demek ki sevgilim olmak istemiyorsun, ne diyelim?"

Ve Chanyeol öyle şeyler söylüyordu ki, o an ağlamak yerine kafama sıkmak istemiştim. Anlamıyordum, neden uğraşmak yerinde hemen pes ediyordu? İnsan sevdiği için diretmez miydi her sessizlikte, neden o sessizliğimi kesip atıyordu kirli bir köşeye her defasında?

"Yine susuyorsun, Baekhyun. Yine aynı şeyi yapıyorsun, şu telefonun arkasında ne yaptığını bir bilsem! Geçen defada aynısını yaptın! Yaptın Baek! Ama sesimi çıkarmadan affettim seni. Eğer ben seni yoruyorsam, sen de beni yoruyorsun!"

"Chanyeol, anlamıyorsun..."

"Neyi anlamıyorum Baek? Her seferinde anlamadığımı söylüyorsun sanki sen her şeyi bilebilirmişsin gibi!"

Gözlerimi yumdum yaşlarım yanaklarımdan sessizce akarken ve aniden kendini gösteren hıçkırımlarımı yutkunarak bastırmaya çalıştım ardından titrek ve ağladığımı her yerden belli eden sesimle birlikte konuşmaya devam ettim.

"Ya ben seni üzmemeye çalışıyorum! Sinirli olduğumda konuşursam çok kalp kırıyorum bu yüzden hep susarım ben, Chanyeol. Belki bir gün belki iki hafta! Demimde var bu, Yeol demimde var... ne yapayım?"diye yakınırcasına konuştuktan hemen sonra hıçkırıklarıma daha fazla engel olamamıştım. Duygusal bir yapım vardı üstelik, sevgilim ise okulun ileri gelen taş kalplilerindendi sanki. Okuldaki popüleritesi onu iyice kalpsiz biri yapmıştı.

"Dua et benim konuşmadığıma! Sana karşı hep alttan aldığımın farkında mısın? Bende biliyorum elimin tersiyle itmeyi!"

"Of Yeol, sadece susuyorum. Susmak zihinden de çıkarmak demek midir ki böyle diyorsun?"

"Baksana, Baekhyun. Yazma tamam mı? Ne yaparsan yap, demiyorum ben artık bir şey. İstediğinle konuş istediğinle yat kalk."

U'll be okay, honey  ℘ SeBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin