Dumanlı

47 22 5
                                    

Kulağında çalan müzikle kalbindeki o tarif edilemeyen acıyı bastırmaya çalışıyordu. Gözleri pencerenin hemen önünden geçen bir baba kıza takıldı. Büyük ihtimalle okula bırakıyordu kızını.
Babasıyla hiç böyle olamamıştı. Almak istese de gözlerini alamamıştı.
Babasına büyük hayranlıkla bakan küçük kıza sonrada kızın babasına baktı. " Benim o kızdan ne eksiğim var" diye içinden geçirmeden edemedi. Gözleri anlık kapanınca çoktan geçip gittiklerini gördü. Tekrar yumdu gözlerini. Gözlerinin arasından sızan bir küçük damla olmuştu yanağına doğru süzülen. Derince nefes aldı silmek istese de silememişti. Çaresiz ve cılız çıkan sesiyle kalbinde biriken tüm cümlelerini sıralamaya başladı.

*Beni niye sevmiyorsun be baba? Çok mu yaramazdım. Hiçmi akıllı durmazdım. Bu yüzden mi sevmedin?
Saçımı okşayıp bir kez olsun neden sarılmadın?
Çok acıyor be baba sol tarafımda sanki yangın var. Bir kez olsaydı sarsaydın kızını beki bu kadar sızlamazdı sol tarafı. Anlatamıyorum sana, içimdekini, eksikliğini yaşıyorum diyemiyorum.
Bi dinlesen bi kulak versen içimdeki o sessizliğin çığlığını duyarsın.
Sen beni daha görmüyorsun nerden duyucaksın ki... *

Sonuna gelince gözlerinden çoktan firar etmişti yanakkarını ıslatan gözyaşları... Şimdi boğazındaki düğümle kalakalmıştı. Halbuki o düğümle yaşamak ne zordu. Boğazına takılan bir kılçık misali yutmak istese boğazını paramparça edicek. Hem boğazına takılan kılıç ağlayınca geçermiydi?

Az sonra çalan kapıyla beraber gözlerini sildi. Buna alışmıştı artık.
Ağlamaktan yüreğini masaya bıraktığı gecenin sabahında gülmeyi öğrenmişti. Huzur dolu gözleriyle annesine baktı.
Annesi ne kadar guzel bakislar varsa hepsini kızına gönderdi.
Şevkat ,huzur , sevgi ve olmamasına rağmen mutluluk bakışlarıydi bunlar
....
Kızının gözlerinin kızarmış olduğunu fark edebiliyor lakin sorup daha fazla üzmek istemiyordu. Yüzündeki ince uzun çizgiler ile tecrübe ve yaşanmışlıkları yansıtıyordu. Belki de onca yılın yorgunluğuydu o çizgiler. Genç kızın hemen yanına oturuverdi.
Elini genç kızın saçlarının arasında gezdirdi. Saçlarından bir tutam alıp küçük bir öpücük kondurdu.
Yanındayım der gibiydi. Genç kızı bunu anlamış gibi saçını tutmaya deva eden annesinin eline alıp derince koklayıp öpmüştü. Biliyorum der gibi. Bu kadar kelime varken ve konuşurken bile anlaşamayan insanlar varken annesiyle iki bakış yeterdi birbirlerini anlamak için.
Annesi ayağa kalkıp "hadi bakalım okula geç kalınmasın." diyince asker selamı verip, "anlaşıldı emine sultan" dedi.
Herşeye rağmen umut dolu ve güzel bakabilen bir kızdı. Ne durumda olursa olsun güzel bakabilir miydi insanoğlu? Güzel bakmaktan kastım, her kötüde iyi birşey bulabilmekti. Zor zannattı. Başarması hemen hemen imkansızdı.
Dolabından aldığı kot pantolon ve beyaz tişörtünü giyip çantasını alıp salona geçti. Bütün dualarını babası evden gitmiş olsun diye sıralamıştı. Lâkin her zamanki gibi kabül olmayacağınıda düşünmüştü. Salona geldiğinde masada oturan annesine işaret yaptı. Annesi başını hayır anlamında sallayınca hemencecik sandalyelerden birine oturdu. İki lokma alıp kocaman öptü annesinin yanaklarından. Hızlı adımlarla okulun yolunu tutmuştu.
Biraz sonra gözleri arkadaşını bulunca parlayıp annesine olan sevgi bakışılarını attı. Çok severdi, düşüncelerini önemser ayrıca olağanca sözünden çıkmazdı. Hem ne derse çıkardı. Öyle düşünür ve ona göre hareket ederdi. Çocukluk arkadaşıydı. Biri üzülünce diğeri de üzülür, biri ağlayınca diğeride ağlardı. Belki aynı anne babadan değillerdi ama acıları da mutlulukları da bir olurdu. İçlerinde hissederlerdi. Ona cancağızım derdi . Çünkü canı bilirdi.
Biraz sonra evde yaşadıklarını yok sayıp kocaman bir gülümseme bahşetti. Genç kızın gülümsemesine karşın gülümsemesini eksik etmedi arkadaşı.
"Ee yiğit nerde" dedi.
"Sınıfta olmalı. En son sınıfta kızların arasına oturup birşeyler anlatıyordu. " diyip sırıtmıştı.
İkisininde gülümsemesi bir olunca
Kol kola girip sınıfa doğru yol aldılar.
İçeri girer girmez hararetli bir şekilde nasıl kavga ettiğini anlatan yiğite dönmüştü gözleri.
Yiğitte Sena gibi genç kızın yakın arkadaşıydı. Genç kızın hayatta olan ama asla sevgisini göstermeyen babasının yerini tutmuştu. Belki de babasından çok o titremişti genç kızın üstüne. Mutluyken mutsuzken en çok o yanında olmuştu. O yüzdendir onu yere göğe sığdıranayışı... Abiyle kardeş misaliydiler. Hiç olmayan abisi olmuştu. Her zor anına yetişmiş. Her darlıktan o çekip almıştı. Çocukluktan süre gelen bu arkadaşlıkları ölümüneydi. Bu sözü vermişlerdi birbirlerine.
Yiğite doğru yürürken ona olan minettarlığı gözlerine ulaşmıştı. Ufak Bir şakayla da sinir etmeyi planlıyordu.
Yiğitin ensesine yavaşça tokatı yerleştirip "bugün cuma enseni kapa" dedi. bundan huysuzlanan ve kızların arasında havası sönen yiğit "aman ne komik!! . Kızlar ensenizi kapayın bu saçma şakaya maruz kalabirisiniz. " diyince sırıtmadan edememişti genç kız. " Ne yani hep sen mi yapıcaksın bu iğrenç şakayı " diyip göz kırptı. Yiğit boylu poslu ve altın gibi sarı saçlara sahip bir çocuktu. Etrafı pek boş kalmazdı. Sınıfın ilgi odağıydı. Birde şu pamuk kalpli oluşu sınıfça bilenen gerçekti.
Velhasıl kelam ders başlamış herkes yerine oturmuştu. Genç kız kız kardeşi bildiği kızın yanına yiğitte sevgili olma yolunda ilerlediği kızla oturmuştu.
Nedendir bilinmez ama şu sıralar dersler bitmek bilmiyordu genç kızın kanaatince.
Son ders gelip çatmıştı. Genç kız son saati uyuyarak geçirmeyi planlasa da çalan kapıyla kafasını kaldırdı. İçeriye giren müdüre baktı önce sonrada gözleri arkadaki genç adama kaydı. müdür " yeni gelen öğrencimiz ASAF ZADEGİL" diyince tüm sınıf pür dikkat adamı izlemeye başlamıştı.
Genç kız tekrar başını masaya gömüp uyumaya devam etti. Kulağına dolan bir kaç cümle olmuştu.

"Bu çocuğun bu okulda ne işi var ki?
Babası Karun gibi zengin burda ne yapıyor....... " vs bir çok cümle ama genç kız uyumayı seçmiş sonunu dinlememişti.
Sonunda kurtarıcı sesi olduğu bilenen zil sesi gelmiş., genç kız gözlerini aralayıp kalkmayı planlarken başı dönmüştü. Sendelerken elini atıcak masa aradı. Lakin eli koca bir elle buluşmuştu. Gözlerini kocaman açtı. Kim olduğunu anlamak için baktı. Yeni gelen çocuktu.
Gözleri sanki uçurumun hemen aşağısındaki o yemyeşil ormanı andırmıştı.
Çok güzeldi. Hani insan uçurumun dibindeyken korkarda uçurumun hemen aşağısındaki o manzaradan vazgeçemez ya. İşte o hisse kapılmıştı. Hemen başını sağa sola sallayıp kendine gelmeye çalıştı.
Kekeleyerek "Be- ben öz- özür dilerim" dedi.
Kendini toparlayıp yoluna devam etti. Bir an duraksayip deli gibi ona bakma isteğiyle dolup taşımıştı. Biraz sonra artık isteğine yenik düşüp bakmış. Ve minnettar bakışıyla da teşekkür etmiş buldu kendisini. Kapının önünden yükselen yiğit ve senanın sesini duyunca koşar adım dışarı çıkmıştı.
Düşünceleri hala uçurumun dibindeki o yesillikteyken seslenen senayla beraber gözlerini ona doğru yönlendirdi. Başını iki yana sallayıp toparlanmaya çalıştı.
Tüm düşüncelerinden sıyrılıp senanın dediğine odaklandı.
"Eee napiyoruz şimdi" dedi pörtlemiş gözlerle.
Yiğit kafeye ne dersiniz fikriyle hep beraber kafeye doğru yürümeye başladılar..

Cafede her zamanki oturdukları yere yönelip sandalyeye çekip oturdular.
Müzeyi andıran bir görüntüye sahipti eski olan ne varsa cafeye özel bi tasarımla yapılan raflara dizmişlerdi. İki katlı alt kısmında aile yeri üst kısmı bi başka güzeldi. Merdivenlerden çıkar çıkmaz hemen karşı da bulunan sahne müşteri çekme amaçliydi.
Geceleri müzik şöleni oluverir. Sabahları suskun bir mezarlığı andırırdi.
Geniş bir o kadar ferahti.
Merdivenlerin hemen karşısındaki balkonda cabasiydi.
Burası genç kızın hala hayal kurabildigi nadir yerlerden biriydi.
Az dökmemeşti içini şu sahneye.
Hep o mikrofon ve sahne eşlik etmişti genç kıza. Bir yıl sonra bunların hepsi mazide kalicakti.

Derince nefes aldı. Yavaş adımlarla sahneye doğru yöneldi.
Şu sıralar yazabildigi tek şey babasıydı. İçini acıtan tek sey oydu.

Sena seslenip " bir kuple okursun dimi " dedi.
Hemen eline aldığı mikrofonla Cafe sahibi Ercan abiye seslendi.
"abi fon muzik ayarlasak?" dedi.
Cafe sahibi memnun bakışlarla " "hayhay efendim. Sen okursun ben ayarlamazmiyim fon müziği." Diyip gülümsedi.
Çalan müzikle beraber diline gelen cümleleri sıralamaya başladı.

(Bu bölümlük bu kadar. Merak edenler kitabı okumaya devam etsinler . Şiire hayran kalacaksınız. )

Umudun Ta kendisi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin