Bölüm Müziği: Alexiane - A Million on My Soul
İyi okumalar...
Zamanın olmadığı bir yerde yaşamak isterdim. Güneş'in batışını edebi kılmak isterdim. Gökyüzü mavi olmasın, maviyi sevmiyorum artık. Gökyüzü umut gibiydi; her yeri kuşatan, hiç kaçamadığım ve yine hiç ulaşamadığım umuttu mavi. Maviyi sevmiyorum artık. Mavi acizliğimi vuruyor yüzüme; kalleşliğimi vuruyor. Benim demir parmaklıklarım oldu mavi. Nefesimi kesiyor, bazen damla damla zehir akıtıyor yüzüme. Akan zehirler genzimi yakıyor önce, sonra hatırası düşüyor zihnime.
Zihnim bana oyun mu oynuyor? O artık gülmüyor. Gülmek ona yakışır ama benden başkasına gülmüyor. Bu hoşuma gidiyor ama artık hiç mi gülmeyeceksin diyorum rüyalarımda. Hayır diyor bana. Hayır sen benim gülüşlerimi soldurdun. Gözlerinde ki kırgınlık gözlerimde ki öfkeyi harlıyor. Lanetler ediyorum ona. Git artık diye bağırıyorum. Aslında içten içe gitmesinden korkuyorum. Onu görmezsem yüzünü unuturum diye korkuyorum. Yüzünü unutmak istemiyorum.
Sonra o gidiyor ve uyanıyorum. Başımı camdan uzatıp parmaklıklarıma bakıyorum. Bu hapis ne zaman bitecek? Bitsin artık. Bitsin çünkü yavaş yavaş kendimi yitiriyorum.
Şimdiye dek çok şey yaşadım. Yirmi bir yıllık hayatıma çok fazla tecrübe sığdırdım. Annemi kaybettim, babam tarafından terk edildim. Tehdit edildim. Bir de çok büyük bir ihanet ettim.
Ve şimdi de bana sandığımdan çok daha büyük bir tecrübe kazandıracak bir bıçağın altına yatıp hayatımı değiştirecek o geri sayıma başladım: On, dokuz, sekiz, yedi, altı, beş...
Her hikaye biraz yarım kalır. Benim hikayem de çoktan bitmişti. Ama şimdi sıra perde arkasında...
************
Gözlerimi araladığım an gözüme vuran led ışıklarla birlikte başımda tarifi olmayan bir ağrı hissettim. Birkaç saniye gözlerimi kapatarak kendime izin verdikten sonra yeniden gözlerimi aralamayı başardığımda bu kez ışığa karşı olan hassasiyetim nispeten azalmıştı.
"Yağız?" dedi, tanıdık bir ses. Boğazımın acımasına sebep olacak bir şekilde yutkunarak başımı hafifçe sağıma çevirdim. Mine merak ve endişeyle bana bakarken kapının açılmasıyla hızla başını çevirdi ve "Yağız uyandı doktor bey." dedi.
Tam olarak bir şeylerin bilincinde değildim. Hastanede olduğumun farkındaydım ancak neden burada olduğumu ve başımda ki bu ağrıya anlam veremiyordum. Doktor on dakika civarı süren bir muayene sonucu konuştu. "Merhaba Yağız bey. Önemli bir ameliyat geçirdiniz bu sebeple başınızın ağrıması gayet normal. Size ağrı kesici yaptık birazdan tesirini gösterir." Hafifçe başımı salladım.
Mine kenarda durmuş heyecanla bizi izlerken doktor hafifçe ona döndü ve "Bize biraz izin verir misiniz Mine Hanım?" dedi, alçak bir sesle. Mine tereddütle başını sallayıp odadan çıktıktan sonra doktor köşede duran sandalyeyi çekerek oturdu ve "Size çok kısa birkaç soru soracağım." dedi. "Yanıtlayacak gibi misiniz?" Gözlerimi yavaşça kapatıp araladım ve başımı salladım.
"Güzel." dedi, doktor elinde ki dosyanın kapağını açarken. "Yoğun bir dönemden mi geçiyorsunuz?" Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Neden bu soruları soruyordu anlamıyordum ama başım ağrıyordu.
"Bir hafta önce finallerim vardı ama şimdi okul bittiği için yoğun olmayacağım." Doktoru pek göremiyordum ama belli belirsiz başını salladığını gördüm. "Anlıyorum, kaçıncı sınıftasınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANET
Short StoryBilmediğim ne varsa yok sanardım. Çok büyük aldandım. Büyüdüm sandım, bir ava çıktım ama av olduğumu ancak avlanınca anladım. Tanrı yapılan hiçbir şeyi karşılıksız bırakmazmış. Sevildim. Kibirlendim. Şeytan oldum. İsyan ettim. Sonra çok büyük bir...