genç adam gün ışığıyla gözlerini açtı. diğerlerinden farksız bir gün başlıyordu, en azından o öyle sanıyordu. hizmetli kadın kahvaltısını uzattı, genç adam istemedi. imkansızı yarattığı-daha doğrusu insanoğlunun sonunu getiren imkansızlar-laboratuvarına girdi. toben karşıladı:
–hoş geldiniz bay park, dedi. genç adamın dikkatini açık kalmış televizyon çekti. 'ortadoğu'daki katliam'dan bahsediyordu, neredeyse her gün yüzlerce insanın, çocukların öldürülüşünden. her şey normaldi, tâ ki park chanyeol lafını duyana kadar. onun silahlarıyla, onun teknolojisiyle yüzlerce insan katlediliyordu. genç adam “ben katil miyim?” deyince toben, yapay zekâsı, karşılık verdi “pek sayılmaz efendim. siz sadece üreticisiniz, bunu yapan siz değilsiniz.” chanyeol ikna olmuşa benzemiyordu.
kadehini yudumlarken ben ne yapıyorum diye düşünmeye başladı. çocukken izlediği çizgi filmi hatırladı, kahraman insanlığı korumak için savaşıyordu, öldürmek için değil. ama çoktan geçmişti, yapacak bir şey yok gibi görünüyordu. zihninde yankılanan korkak lafı onu çıldırtıyordu. “üzülmek boşuna oğlum, bir şeyler yapmalısın.” ölen annesinin sesini duymuştu, ürkmüştü. ne yapacağına az çok karar vermişti.
ertesi gün şirkette
“baba dayanamıyorum, yalvarırım sana!”
“sinirlerin bozulmuş, biraz iç evlat”, diyerek elindeki içkiyi oğluna uzattı. babasının sadece parası vardı, zekâsıyla ünlü olan yalnızca chanyeol'du. oğlunun ona silah üretmeyi bırakacağını söylemesi, komikti. çünkü silah olmazsa hiç olurdu. chanyeol dizlerinin üstüne çöktü ve babasına haykırdı:
–ben katil olmaya devam etmeyeceğim, istersen tüm haklarımı elimden al, beni yaşanmaz bir yere hapset. ben bu değilim baba! ben katil değilim.…
chanyeol ilk defa bu kadar yalnız hissetmişti. babasının onu reddetmesi, basının silah üretmeyi bırakması üzerine gösterdiği tepki onu yıkmıştı. aptalın teki olduğunu düşünüyordu. unutmak için her aptalın yaptığı gibi alkol almak istedi. birkaç yudumda sarhoş olmuştu ya da olmak istemişti. hışımla laboratuvarına girdi aklına ne gelirse kullandı, tüm birikimini nasıl kullanabileceğini bilmiyordu. sadece yarattı, ne olduğunu bilmiyordu. fazla dayanamamıştı, sarhoşluğum etkisiyle bayılıverdi.
ince, yumuşak, hissedilebilen bir ses onu uyandırdı:
–günaydın patron.devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ultron | wenyeol
Fanfictionince, yumuşak hissettiren bir ses onu uyandırdı: -günaydın patron.