BABAM'a ....hastane süreci...

7 2 0
                                    


İşten eve dönüyordum, ablam babamın yanında refakatçi kalıyordu. Kanser onun ciğerlerine kadar işlemiş, adeta bu vücut artık benim alışsanız iyi olur diyordu. Öğrendiğimiz andan beri hala kabullenemediğimiz bu lanet hastalık her gün kendini öyle sert bir şekilde kendini hatırlatıyor ki oysa... O dönemde sadece gırtlak kanseriydi, doktorlar gırtlak bölgesi ve ses tellerini alacağını söylediler, artık boğazında koca bir delikten nefes alıp hayatına devam edecekti babam. Ve artık onun sesini hiç duyamayacaktık... Ama bu haksızlık değil mi, o konuşmayı sohbeti, şakalaşmayı çok severdi, elinden neden alınacaktı ki... Tüm bunlar isyan değil sadece kabullenemeyiş...

O gece annem ile birlikte hastaneye gittiler, sabah erkenden de hepimiz yanında olacaktık. Akşam aradık son kez babamla telefonda konuşabilmek için.. hala nasihat ediyor, hala bizi düşünüyor. İçime içime akıtarak gözyaşlarımı cevap verdim, yada vermeye çalıştım. Yıllardır yurt dışında çalışıyor, aylar oluyor görmediğimiz,duymadığımız.. ama biliyorduk ki bir gün gelecek ve konuşacağız.. bu öyle bir şey ki , bilmiyorum tarif etsem olmaz, anlatsam olmaz.. kızlar için babaları ne kadar önemli herkes bilir.. herkes bilir de böylesini de bilirler mi acaba? Gözleri önünde her geçen dakika daha da ağırlaşarak yok olan bir ADAM var ve sen sadece izliyorsun... sabaha kadar dualarla geçirdik, erkenden yola çıkıp yanında olmalıydık en azından belki şansımız yaver giderde belki yüz yüze de konuşabiliriz SON KEZ...

Çok şükür konuştuk, kendimizi o kadar sıkmışız ki gözyaşlarımızı o kadar hapsetmişiz ki içimize, O sedye ile birlikte asansöre binene kadar sürdü savaşımız... sonra beyaz bayrağı çekip teslim olduk bizi esir almasına... tüm hüzünlerin...

Şuan tam olarak hatırlamıyorum 7 mi yoksa 8 mi ama 26 yıllık hayatımı bir anda yaşamış gibi oldum, olduk.. ve o asansör kapısı yeniden açılıp ta babamızı görene kadar.. BABAMIZ..

Boğazı bir kulaktan diğer kulak arkasına kadar dikişli, kesmişler... sanki kurbanlık gibi yatıyordu sedyede önümüzden geçerken. Sadece bir kez bakalım dedik, ama gözlerimiz öyle bir takıldı ki alamıyoruz, ayıramıyoruz üzerinden. Ortalama 8 saat uğraştılar, kestiler de kestiler, şifa olmaya çalıştılar akıllarınca. Bu mu yani dedim, bu mu ? Adam içeriye nasıl girdi, ne şekillerde çıktı. Üst gövde o kadar uğraşılmayı kaldıramadı, nasıl şişti nasıl ödem oldu , hala gözümün önünde. Yüzü, o göğsünden çıkan hortumları, ani bir refleksle başını geriye atmasın diye çenesinin altından özel bir ip geçirip göğsüne dikmeleri... ne yapmışlar sana BABA... ne oldu şimdi... benim gözümdeki BABA profiline, kalıbına bu adam hiç ama iç uymuyor...

BABA'lar hasta olmaz ki, onlar güçsüz kalmaz, aksine hep dimdik ayakta olur. Heybetlerinden korkarlar, öyle değil mi Babam? Kalk, bak heybetinden değil ama senin bu halinden korkuyoruz, seni görememekten, kaybetmekten korkuyoruz Babam, KALK!

Orada ne kadar bekledik şuan hatırlamıyorum bile. Ama tüm ömrümüzü hastanenin soğuk koridorlarında bırakıp çıkmış olabiliriz. Herkesin gözleri dolu,endişeli,şimdi ne olacak ? soruları dolaşıyor kafalarında. Annem, Ah annem... boğazına kocaman bir delik açtılar artık babamın, hayat nefesini artık o koca açıklıktan alacak. Ve annemin orayı sürekli aspire etmesi, yani içine özek kanül sokup içindeki pis kanı ve oluşan balgamları temizlemesi gerekiyor. "ben nasıl yaparım, canı acır, tamam cesaretim var ama o kadarını yapamam" diye birbiri ardına endişelerini paylaşıyor.ama biz ne yapabilirdik ki, babam yine onu istiyor, karısını yanında istiyor. 41 yıldır olduğu gibi şimdide sadece annemi istiyor yanında, 41 yıllık hayat arkadaşını...

babam'a...Where stories live. Discover now