Gizli Üs

300 17 6
                                    

- Mehmet o neydi öyle ya.

+ Ne zannediyon olum. Adam son sınav diye vermiş gazı, vermiş gazı. Ama bundan sonra okula bile gelmem. Zaten karneye kalmış iki hafta.

- Tabi lan, ne gelicen. Bende gelmem.

Aksiyonun yeniden başladığı güne hoş geldiniz. 3 aydır tüm işin dersler. Gerçi onlarlada pek uğraşmadım. Zaten Metis beynime konuları koymuş. Ne çalışayım ki!

Her zamanki gibi durağa gittim ve otobüse bindim. Bu sefer gittiğim yer ev değildi. Perseus' un verdiği bileklik anlamsız bir şekilde yanıp sönüyordu. Nedeninin ne olduğunu çok merak ettiğim için üsse gidiyordum.

Cihangir AVM'ye vardığımda -evet gizli üs Cihangir AVM'de çünkü burası Olympos'a en yakın bölge- okul çantamı elime alıp hemen asansöre koştum. Asansörde -1. kata indim. Basit bir depo. Heryer kutular ile dolu ve karanlık ama bir kutu hemen seçiliyor. Üzerine ışık tuttuğunuzda parlayan bir omega kimin dikkatini çekmez ki. Kutunun yanına gidip omega harfini geri doğru ittim ve çıkan panelde şifreyi yazdım. Altımdaki zemin aşağıya doğru kaymaya başladı. Sonunda üsse vardım.

Üs küçük bir uzay gemisini komuta merkezi gibi ama Yıldız Savaşları filminin uzay gemileri gibi. Ortada dümdüz ve beş metre uzunluğunda bir koridor var. Sonunda duran bir sürü ekran ve hala neyin ne olduğunu anlayamadığım düğmeler. Tabi bu konsolun başına sanki yapışmış gibi oturan Hygieia. Tabi bu nedenle de ellerini yıkamadan o konsollara elini süremiyorsun. Koridorun iki yanı da iki metre aşağıda birer mekan var. Sağdakinde yine Yıldız Savaşları'ndaki gibi uzun ve büyük hologram yansıtabilen bir masa, diğerinde ise bir ışınlanma makinesi ve sistemleri. Tabi girişin hemen sonundaki koridorda da burada yaşayan Olympianların odaları var. Şimdi diyeceksiniz ki bu bina oraya nasıl hemen üç ayda geldi. Zaten tepesinde hayvan gibi AVM var. Ama bizde işler öyle yürümüyor. Hephaistos için burayı yapmak 39 işçi ile çocuk oyuncağı oldu. Zaten 12 büyüklerden tek kurtulan o oldu.

Her zaman olduğu gibi Hyhieia konsolların başında oturuyordu. Ona doğru yaklaştım:

+ Durumlar nasıl?

- İstersen Perseus' a sor. Ayrıntılı bilgiler onda.

+ Nerde?

- Yukarıya alışverişe gitti. Birazdan gelir.

Başka çarem yoktu. Zaten evde de canım sıkılıyor. Bende orda oturdum. Masayı gurcaladım. Neredeyse yarım saat sonra Perseus elinde Bim poşetleriyle üsse geldi:

- Ooo Mehmet beylerde teşrif etmişler. Beş dakika bekle şunları mutfağa koyup geliyorum.

Hadi bi beş dakika da öyle bekledikten sonra:

- Hayırdır, ne oldu.

+ Ne olduğunu sen daha iyi biliyorsun. Bilekliğim parlamaya başladı.

- Başka türlü geleceğin yok çünkü. Sen yokken Fors ve Thyke şansları sayesinde Olympos'a girmeyi başardılar. Tabi o kadar şanslı olsam bende girerim. Neyse bir dakika bekle.

Masanın üzerine bir şeyler yazdı ve masada harabe gibi bir şehrin silüeti belirdi. Ortada saray olmasa burayı ben bire tanıyamazdım. Burası Olympos'tu. Heryer harabeye dönmüştü. Çoğu evin yarısı yok, varsa bile askerler tarafından çok fazla kullanılmıştı. Surlar kaldırılmamıştı ama çoğu yeri döküntü hale gelmişti ve girdikleri gedik de kabak gibi ortadaydı. Ama saray. Tek bozulmayan yer orasıydı. Tek fark öndeki nöbetçilerin artık iskelet olmasıydı:

- Herhalde burayı tanımışsındır. Ama bir farklılık var. Şu bina...

Perseus eliyle şehrin en arkasına kurulmuş bir binayı gösterdi. Oraya sonradan konulduğu çok belliydi. Ama bir gariplik vardı o binada. Binanın hiç penceresi yoktu. Tıpkı bir hapishaneye benziyordu. Binanın çevresindeki yüzlerce satyr ve iskelet ise cabası:

- Thkye'e göre burası sağ kalan Olympian'ların tutulduğu yer.

...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 21, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kronos'un torunu Türk olursa...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin