SADECE UFAK BİR KAZA

1.2K 42 21
                                    

Bugün yaş günüm. 16'ıma gireceğim ve arkadaşlarımın her zamanki gibi bana bir süpriz parti hazırladığını biliyorum. Muhtemelen Lizzie akşam sekiz gibi beni telefonla arayıp konuşmak için bir kafede buluşmaya çağırır, ben de oraya giderim ve kafenin sessizliğiyle ürpertici karanlığı yerini saklandıkları masaların, sandalyelerin arkasından fırlayan neşeli insanların kahkahalarına ve parlak ışıklara bırakır. Ben de şaşırmış gibi yaparım. 

 Eh, bundan hoşlanmıyorum demek yalan olur. Hayatımda ilgi gördüğüm sayılı zamanlardan biridir doğum günlerim. En çok hediyeleri merak ediyorum, ama hediyeyi elime verdikleri o an, ne yapıcağımı da bilemem mesela. Hemen orada mı açmalıyım, yoksa evde mi, yoksa diğer tüm hediyelerle birlikte pastadan sonra mı, pastadan önce mi... Sonra şu sorun var, renkli süslerle kaplı o cafcaflı paketlerin içinden cupcakelerden yapılmış yenilebilir bir Doctor Who telefon kulübesi çıksa bile ben öyle acayip çıldırıp sevincimi belli edemem. İçimdeki ben Afrika dansı yapıp coşsa da, dışarıdan, etrafıma yapmacık gülüş ve sevinç nidaları saçarım sadece. İşte sırf bu nedenden, süprizleri sevmem.

 ''Bence bunu seçmelisiniz.'' 

 Elindeki çiçek desenlerinin süslediği tahminimce dizimin üç santim üstünde duracak olan beyaz elbiseyi bana uzattı görevli kız. Boyadığı çok belli olan kızıl saçları belinde bitiyor, sürekli gülümseyip yanaklarındaki iki çukurun ortaya çıkmasına sebep oluyor ve aramızda neredeyse hiç yaş farkı olmamasına rağmen benimle sizli konuşuyordu. Ya sürekli gittiğim çıkmaz bir sokaktaki kitapçıdaki satıcı adam gibi tanımadığı tüm insanlara öyle hitap ediyordu, ya da ben çok yaşlı gösteriyordum. Birinci seçeneği tercih ederdim.

 Elbiseye alıcı gözüyle baktığımda, doğum günü partimden daha çok, tıpkı geçen sefer aptal Robert King'in üstüme bir şişe içme suyunu bocalamasıyla berbat olan kırlarda piknik yaptığımız okul gezimizde giyilecek gibi olduğunu gördüm. Beğenmemiştim. Nasıl reddediceğimi bilmeyerek, çekingen bir tavırla ''Şey, pek tarzım değil, ben daha ımm, nasıl desem, seksi bir şeyler arıyorum.'' 

 Seksi mi? Ciddi misin Grace? 

 Tiffany görevlisi başıyla onaylayıp gülümsedi ve elbiseyi tekrar eski yerine astı. Sürekli gülümsüyordu zaten. Tekrar o kocaman mavi gözlerini bana dikti ve yaptığım her hareketi izlemeye devam etti. Kızın bana bakmasından acayip huylanmıştım. Rahatsızca kıpırdandım. 

 Burası bugün gezdiğim ve sözde süpriz doğum günü partim için elbise aradığım yedinci mağazaydı ve ayaklarımdaki ağrı şimdiden tüm bedenime yayılmıştı. Ağırlığımı sol bacağıma verip düşünmeye başladım. Bu partinin süpriz olması gerekiyordu ve ben hep en abartılı elbiseleri deniyordum. Lizzie'yle buluşmaya gittiğimizde çoğu zaman neredeyse üşengeçliğimden pijamayla çıkacak durumda olurdum ve akşam, oldukça renkli çekici bir elbiseyi giyecek olmam onu şüphelendirir ve parti hakkındaki hevesinin sönmesine neden olurdu, benim için bu kadar uğraşırken onu üzmek isteyebileceğim son şey bile değildi. Son iki yıldır Lizzie'yle birlikte birbirimize süpriz partiler yapıyor ve birbirimizin bilmediğini sanıyorduk. Eh, aslında bilmediğimizi sanmamızı bildiğim benim ona hazırladıklarımı ve onun bana hazırladıklarını bildiğimiz anlamına geliyordu ve aman tanrım gerçekten uzun ve karışık bir cümle kurmuştum. Hah! Edebiyat öğretmenim bunu görmeliydi.

 Tamam, neredeydik, ha, evet, kısacası benim hem yaş günümde giyebileceğim kadar çılgınca, hem arkadaşımla buluşmaya giderken giyebileceğim kadar da sade olması gereken bir kıyafete ihtiyacım vardı. Spor ama eğlenceli. Abartısız ama gösterişli. Bu anahtar kelimeler kafatasımın içinde yankılanırken kabinlerin yanındaki askıdaki bir elbise bana göz kırptı. O kadar cüretkar görünüyordu ki karşılık vermeden duramadım ve acıyan ayaklarımın ve tahminimce Converse ayakkabılarımın altına çorap giymediğimden yara olmuş sızlayan topuklarımın elverdiği kadarıyla oraya doğru koştum. 

Bulanık DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin