KİMLİĞİMİ ÖĞRENİYORUM

309 26 12
                                    

 Onu gördüm. Gözlerindeki korkuyu gördüm. Cameron, bir sedye üzerinde ambulansa taşınırken, bana baktığında ne kadar fazla korktuğunu gördüm. Ama, kırık kolu yüzünden değil, daha çok benden korkuyor gibiydi. 

 Üst katta ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tek bildiğim, o şeyin benim yüzümden olduğuydu. Tüm o karmaşık duyguları yaşarken hissettiğim.. güç. Bunun sebebi o olmalıydı. Ama nasıl?

 ''Kimse yere düşüp kolunu kıramaz.'' dedi yanımdaki Lizzie sesini alçaltarak. Ambulanstaki görevlilere ters bir şekilde yere düştüğünü söylemiştim, pek inanmış gibi değillerdi ama beni daha fazla sorgulamalarını Cameron'ın acı içindeki feryatları engellemişti. ''Doğru söyle ne yaptın çocuğa.'' Bir soru olmadığını biliyordum. Ciddi değildi ve alaycı bir ifadeyle söylemişti bunu. Ama birisine anlatmaya ihtiyacım vardı ve en iyi arkadaşımdan gizleyecek değildim. 

 ''Bana inanmazsın.'' derken ambulansın kapısının kapanmasını izliyordum. Araba hareket eder etmez Cameron'un birkaç arkadaşı kendi arabalarına atlayıp ambulansı takip ettiler. Ambulans beynimi sulandıran sesler ve saçtığı kırmızı ışıklarla görüş alanımı terk etti. 

 ''İnanmaz mıyım inanamaz mıyım?'' diye sordu Lizzie. Arasındaki farkı anlamadığımdan dolayı, ''İkisi de.'' dedim. 

 Bu konuyu konuşmak için birkaç dakikalığına rafa kaldırdığımı anlamış olucaktı ki sustu. Kafeye tekrar girdiğimde hayal kırıklığına uğradım. Çoğu kişi evlerine gitmişti, aslında bir disko şarkısı çalmasına rağmen hoparlörün sesi oldukça kısıktı, masaların etrafına dizilmiş sandalyeler boştu ve bir yığın hediye bir köşede özensiz biçimde duruyordu. Onları nasıl eve götüreceğimi şuan düşünemeyecek durumdaydım. 

 ''Herkes neden gitmiş?'' dedim. 

 ''Zaten parti bitmek üzereydi, biz de eve gitmeliyiz.'' 

 ''Aynen.'' diye onayladım. 

 ≈

 Tüm hediyeleri Lizzie'nin Citroen'inin dar bagajına tıkıştırmayı başardığımızda saat 01:00'di. Annem bu sırada beni tam on üç kez ard arda aramış, ama o sırada koca bir ayıcığı büküp M&M şekerlerin yanına sokmaya çalıştığımdan açamamıştım. Ben de ayıcığı kucağımda tutmaya karar verdim, hem yumuşak tüyleri yaşadıklarımı unutmama yardımcı olabilirdi. Belki.  

 Direksiyondaki Lizzie, heyecanlı bir şekilde her şeyi anlatmamı bekliyordu. Ama bana inanmazdı. Her ne kadar ikimiz de fantastik dizilere bayılsak ve hep böyle bir hayat istesek, son derece kafayı bozmuş olsak da, buna inanması mümkün değildi. Hey Lizzie, aslında Cameron'un kolunu ben kırdım, yanlışlıkla oldu tabii, ee naber? 

''Ben yaptım.'' diye aptal bir itirafta bulundum birden. 

 ''Ne?'' 

 ''Cameron düşmedi, onun kolunu ben kırdım.'' 

 Güldü, ''Zelda'yı hala çok sevdiğinden falan mı bahsetti?'' Eh, aslında söylediğimin ne kadar komik olduğunu o zaman farkettim. 

 ''Bak, acayip saçma gelecek, ama biz dans ederken...'' sözümü yarıda kesti. 

 ''Oha! Dans mı ettiniz?'' 

İster istemez yüzüme sersem bir sırıtış yerleşti. ''Evet! Her neyse, biz dans ederken bir şey oldu. O an kendimi, tuhaf hissettim. Duygularıma engel olamıyordum, güçlü hissettim. Ve enerjik. Sanki dolup taşmıştım.'' Lizzie'nin yanında ilk defa bu kadar fazla edebi konuşmuştum. Genelde bir espri yapar, haykırarak güleriz. Bu tarz şeyler bize göre değildi. ''Sonra Cameron duvara fırladı. Gerçekten fırladı yani. Bir anda uçtu ve buna benim neden olduğumu düşünüyorum. Bir şey olmuş olmalı.'' 

Bulanık DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin