2 ay sonraA: hala gelmeni bekliyorum aptal, sabahın dördünde uyandım. duşumu aldım, hazırlandım, saçlarımı ördüm ama sen hala ortalıkta yoksun
B: saçlarını ben örecektim, söz vermiştin
A: sen önce bir gel de
B: şimdi çıktım evden güzelim
A: çabuk ol. saat 5 seansına yetişmek zorundayız ;)
B: biliyorum, on dakikaya
oradayım ;)Mesajı bildirimden okuyup sildim ve gözlerimi kapayarak oturduğum koltukta iyice yaslandım arkama. Neler yaşamıştım bu bir sene içerisinde, ne çabuk olup bitmişti her şey... Sanki dün, hala ölümün pençesinde kıvranıyordum.
Sanki hala o beni sevmeyecek diye ağlıyordum, öyle zihnime kazılıydı o günler. Silemiyordum ama bir şekilde başaracağıma da inanıyordum. Çünkü ne kadar inanamasam bile, artık o vardı ve her şey daha aydınlıktı. Karanlık dünyama dalmıştı birden, elinde feneriyle yalın ayak gezmeye başlamıştı. Ama o fenerin ışığı o kadar güçsüzdü ki, daha uzun ömürlü bir pil gerekiyordu ona... Sevgi. Asla tükenmeyecek, çok güçlü bir pil misali dolandı karanlığımda. Fenerine ışık oldu, gözlerimiz buluştu.
Şimdi çok daha iyiydim, normal bir kilodaydım ve yiyeceklerim belirliydi artık. Bahlas benim için elinden geleni yapıyordu. İlk hastaneye gelişini hatırlıyorum, kollarını sararak ağlayışını... Birbirimize sarılı, saatlerce ağlayışımızı hatırlıyorum. Ve onu sevdiğim için bir kez daha gurur duyuyorum kendimle, iyi ki zamanında kalbimin önüne duvarlar örmemişim diye sıkı sıkı sarılıyorum kendime.
Artık seviyorum kendimi.
Çünkü o da seviyor beni.
Kapı yavaşça tıklandığında gözlerimi araladım ve sırt çantamı omuzlarıma takarak, kapıya yöneldim. Annem ve babam odalarında derin bir uykudalardı, asla ruhları bile duymayacaktı gidişimi. O yüzden rahat hareket ediyordum.
Bugün ilk kez beraber gidecektik o sahile, yaralarını sarmak için. Mutlu olmak için... İyileşme süreci geçirdiğim bu iki ayda hep gitmek istedim oraya, ama izin vermedi. Ona göre, tamamen iyileşmem gerekiyormuş; öyle söyledi.
"Hey," derken kollarını belime doluyordu. "Güne puanım, onda on." Yanağıma uzun bir öpücük bıraktığında öleceğim sandım, o an kalbim eriyip kollarına akacak sandım. Düşüyorum sandım, sevgisine yaslandım. "Benim de," diye mırıldandığımda elleri belimden ayrıldı ve bir eliyle elimi kavradı. Siyah spor arabasına doğru yürüyorduk.
Ve ben, adımlarını sayıyordum.
Sahile vardığımızda arabadan inmek istemedim ilk birkaç dakika, kalbimin atışlarına hakim olamıyordum. Her sabah gizliden geliyordum buraya, her sabah yazıyordum ona... Beni başından savmaya çalışıyordu, sevmem seni diyordu... Ama buradaydık. Tüm gerçeklerimizle, tüm yaralarımızla koşmuştuk birbirimize ve koşarken ceplerimizden dökülmüştü acılar; hepsi gerideydi artık.
Banka oturduğumuzda bir süre ses çıkarmadık ikimiz de, öylece denizin maviliğine daldık. Sesi öyle huzur doluydu ki denizin, saatlerce susup onu dinleyebilirdim belki; eğer yanımda en sevdiğim melodi olmasaydı. "Tam burada, bu bankta annem terk etti beni," diye başladı söze. "Zaten yavaşça başlamıştı eve gelmemeleri... Ama ilkokuldaki bir çocuk için acıyordu işte, birden öylece gitmesi. Bir de sıradan bir şeymiş, yarası kalmazmış gibi gidiyorum, fazla ağlama dedi... Haberi yok, çok ağladım ben," derince bir nefes çekti içine, sesi titriyor gibiydi. "Büyükleri hiç anlamazdım o zamanlar." Kafasını eğdi, bir süre durdu öylece.
Bir şey diyemedim, ben buradayım üzülme, bile diyemedim. Çünkü anne yarasıydı bu, nasıl kapanırdı ki? Hangi kelimem sarardı onu, nasıl kabuk bağlardı, bilmiyorum. Bir tek onu sevdiğimi biliyorum. "Beni bir pamuk şekerle kandırdı, öylece inandım ben de... Çünkü dönerim dedi, en fazla birkaç gün dedi," sustu, birkaç saniye durdu öyle. "O günler hiç bitmedi ve o hiç gelmedi."
Elini tuttum. Buradayım, der gibi. Ben seni bırakmam, der gibi. Seni saracağım, der gibi. O da elimi sıktı. Biliyorum, der gibi. Konuşmamıza gerek yoktu o an, sevsek yetiyordu.
"Biz deliyiz biliyorsun değil mi?" diye sorduğunda, buruk bir gülümseme yayıldı dudaklarıma. "Herkes delirmiş," diye mırıldandım kulağına doğru. Kafa salladı ve gözlerini gözlerime dikti, yeşillerinde kaybolabilirdim. Orada ölebilirdim.
"Yıllar önce annem nasıl burada gideceğim deyip gittiyse, sen de seveceğim de ve sonsuza dek sev beni, çünkü biliyorsun... Biz sonsuzuz sevgilim."
Bunca zaman ayaklarıma çok kez dolandı yalanlarım, çok kez yaktı canımı onun hataları. Çoğu zaman tamam dedim, artık gideceğim senden. Kalbimi de alıp gideceğim, seni göremeyeceğim kadar uzağa... Öleceğim, seni sevemeyeceğim kadar öleceğim... Çoğu zaman ben, zehirlemek istedim kalbimi. Belki o zaman onun adını pompalamazdı zihnime kadar.
Ama iyi ki o çoğu zamanlar beni yıldırmamış ve ben şimdi, ellerim elinde, gözlerim gözlerinde öylece yanına oturabilmişim onun. İyi ki, vazgeçmemişim ve benliğimden seslenen karanlık tarafı değil; ona çıkan yolu seçmişim.
Şimdi sessizce duruyor yanımda, bir şey bekliyor benden. Bir onay. Eğer verirsem onayı, yaşayacak. Artık burayı üzülünce değil, sevince hatırlayacak.
Benden onay bekliyor çünkü, yaraları kanamıyor artık. Ve rahatca bırakırsam kalbimi ellerine, yaralarından iz dahi kalmayacak.
Bana güven demişti, ona güvendim.
"Seveceğim." dedim, dudaklarına uzun ve derin bir öpücük bağışlamadan hemen önce.
❦
Bu yolda benimle yürüdüğünüz için teşekkür ederim, S5S yolunun sonuna geldik artık.
S5S benim için hep özel kalacak. Bahlas ve Adel hep özel kalacak, umarım sizin için de öyle olur.
:)
sizi seviyorum
- vaetic
ŞİMDİ OKUDUĞUN
saat 5 seansı ❧ texting
Teen Fiction❧ 23 July 2019 "Bir geceyarısı yerinden kalkıp, insanların kapılarını tıklattığında; sana gir diyen yalnızca ben olacağım. Bir başkası değil."