《chapter 1》

154 21 94
                                    

Ayakkabısının alçak topuğunun fayansta çıkardığı tok ses kulaklarında adeta yankı yaparken elleri sarı saçlarını buldu ve kafasının içindeki tereddütleri savrnacakmış gibi saçlarını karıştırdı. Dolgun ve stresten pembeleşmiş olan dudakları arasından bir nefes bırakıverdi. Minik burnu her attığı adımda sızısını iki katına çıkarıyor ve gözleri tuzlu suyun acısıyla yanıyordu. Köşkün gözlerini alan beyazlıktaki iri kapısı sanki ondan uzaklaşıyorken nefesinin koşuyormuşcasına tükendiğini hissetti. Kafasının içindeki her ses birbirine karışmış ve kendi düşüncelerini duyamaz hâle geldiginde başını dik tutamadığını fark etti. Bedeni bu anları daha fazla kaldıramazken kendini bir anlığına boşluğa bıraktı. Ayakları birbirine dolanmış gibi sendelerken son kalan umudu ellerinden tutmuşcasına kendini toparladı. Elindeki valiz ise yere düşüp sessiz evde bomba patlamış hissi uyandırırken gözlerini hızlıca kırpıştırdı. Özenle dizdiği kıyafetleri beyaz fayansın üstünde dağılırken hayatının özetini izliyormuş gibi hissetti. Dizlerini hiddetle sert fayansa vurarak dizlerinin üstüne çöktüğünde küçük bir inilti çıktı dudaklarının arasından. Sinir ile valize tıkıştırırken eşyalarını söylenmeyi ihmal etmiyordu.

"Bir kere düştün diye böyle dağılacak mısın? Neden biraz güçlü olamıyorsun?"

Kıyafetler eskisine kıyasla daha dağınık olduğu için kapağa ne kadar bastırırsa bastırsın kapanmıyordu. Sinirle dişlerini sıkıp çene kaslarını gererken valize sinirle sert bir yumruk attı. İçindeki bütün stresi atamasa da kapağın kapanma sesi zaferi temsil ediyordu. Bütün sinirleri boşalmış gibi hissediyordu. Kirpikleri titrerken bedenini yavaşça kaldırmıştı yerden. Valizin kulpunu sıkıca tuttu ve artık ona o kadar da uzak gelmeyen kapinin hemen başında durdu. Kendini daha fazla tutamamış ve gözlerinde akmayı bekleyen sıcaklığı serbest bırakmıştı.

Gözyaşları pürüzsüz tenindeki yavaş gezintisinin tadını çıkarıyordu. Hıçkırıkları boğazını tekmeleyerek çıkmayı beklerken yutkunmayı denedi. Boğazının tam ortasında duran yumru bunu engellerken nefesinin kesildiğini hissetti. Bir ip diye düşündü. Bu onların beni kontrol ettiği ip. Elleri ile oradaki şeyi savuşturmak istercesine ovarken kusacak gibi hissetti. Boynu aldığı darbelerden tahriş olurken bu umurunda gibi görünmüyordu. Midesi kaynıyor ve etrafında olan şeylere nasıl dayandığını bir türlü anlamıyordu. Bedeni tir tir titrerken kendini sonbaharda rüzgarın çarpmasıyla savrulan yaprak gibi hissetti. Oysa ne çok isterdi sonbaharın ta kendisi olabilmeyi. Ne çok isterdi biraz olsun güçlü olabilmeyi.

Küçük elleri ile yüzünü kapatmayı denedi. Etrafında kimse olmamasına rağmen o kadar utanç verici geliyordu ki yüzünde onu gıdıklayan tuzlu suyun verdiği acınası his. Bu evin içinde istediği gibi bir insan olabilmek mümkün değildi. Bir kez daha göz attı herkesin hayran kaldığı ama onun asla ait hissedemediği eve. İnsanlar baktıkları zaman belki pahalı eşyalarla büyülenecekti ama o baktığında sadece anılar canlanıyordu zihninde. Korkunç ve acımasız anılar bir kez daha gözünde canlanırken kafasını iki yana salladı savuşturmak adına. Hıçkırmamak için dudaklarını kitledi aynı öfkeli sesin karşısında yaptığı gibi. Onlar yüzünden hissettiği yalnızlığı asla unutmayacaktı. O kadar kalabalığa ve sevgiye rağmen yalnızlığın en ücra köşelerini bile bilen Park Jimin asla unutmayacaktı olanları. Ne kanepenin köşesine sinip ağladığında sesinin onu rahatsız ettiğini söylerek başka bir yerde mız mızlanmasını isteyen babasını ne de eşyalarına gösterdiği yumuşaklığı ve sevgiyi alabilmek adına karşısında yapmadığı tatlılık kalmayan annesinin asla onu görmediğini unutmayacaktı.

Derin bir nefes alıp omuzlarını dikleştirdi. Üstündeki poları parmak uçlarına kadar çekip hala süzülmek için bekleyen gözyaşlarını kapattı. Ciğerlerine doldururken havayı bir eli altın ve beyaz renklerle bezenmiş iri köşk kapısının kulbunu buldu. Sıcak elleri bir anda hissettiği metalin soğukluğuna karşın ürperdi. Kapıyı aralayıp siyah valizini sıkıca tuttu. Güneşin parlaklığı onu rahatsız ederken gözlerini kısıp etrafa baktı. Gözleri bir an tereddütle ayaklarını bulduğunda o kapının eşiğinden çıkıp giderse geri dönüş olmayacağını çok iyi biliyordu. Ondan kurtulmak için elinden gelen her şeyi yapabilecek bir ailesi varken bir şansı var demekti. Onu aramayacaklar hatta aile içinde bu durumu kutlayacaklardı. Bu düşünce zihninde yankılanmaya başlarken gülerek kafasını iki yana salladı ve tereddütlerini kapının arkasında bırakarak evden çıktı. Köşkün kapısını tutmadığı için kapı aniden sertçe kapandı ve Jimin yerinden sıçradı. Hep onu üzen bu kapı çarpmasının bir gün onu bu denli mutlu edeceği aklına bile gelmezdi. Gülerek eğildi ve yere düşürdüğü valizini kaldırdı. Öylece nereye gideceğini bilmeden yürümeye başladı.

Save Me ~ JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin