The finale

2K 157 285
                                    

James bahçede sakince kitap okuyan ama arada bir stresle telefonuna bakan Remus'un yanına neredeyse uçarak geldi.

"Remus! Gelmen gerekiyor! Hemen!"

Remus kafasını kaldırıp neredeyse nefessizlikten bayılmak üzere olan James'e baktı. Genç çocuk koşmaktan kızarmış yüzü ve kocaman olmuş gözleri ile ona bakıyordu. Remus kitabının kapağını sakince kapattıktan sonra konuştu.

"Ne oldu James?"

James anında bembeyaz kesilirken sadece üç kelime söyledi.

"Sirius... asa... kan..."

Bu kadarı Remus'a yetmişti. Kitabı hızla yere fırlatıp aynı bir ok misali okula doğru koşmaya başladı. James de peşinden geliyordu.

Remus'un nereye gittiğinden haberi yoktu. Sadece iç güdülerini kullanıyordu.

"O zaman gerçekten ölürüm ben."

Kafasını sağa sola sallayarak kötü düşünceleri aklından kovmaya çalıştı. Sirius o kadar ileri gitmezdi.

Sirius ilk onu yazdığında ciddiye almamıştı. Ama daha sonra telefonuna başka hiç mesaj gelmediğini, ve o yazışmalardan sonra kopan fırtınanın altında, bir ağacın yanında sabaha kadar onu bekleyen Sirius'u görünce içine kurt düşmüştü. Yine de bir şekilde kendini bunun bir şaka olduğuna ikna etmişti. Şimdi ise... oluşturduğu bütün duvarlar tek tek yıkılıyordu.

Peter, O, James ve kendisinin kaldığı yatakhaneye girdiği anda etrafı kaplayan yoğun demir kokusu burnuna doldu. Daha sonra onları çıkarmaya çalışan profesörlerin sesleri kulağına doldu.

O sırada gözleri O'nu buldu. Yatağı üzerinde kollarında ve özellikle bileklerinde derin yarıklar vardı. Her tarafı kan olmuştu ve rengi mermer beyazıydı. Tişörtü yırtılmış, tam kalbinin orayı kanla kaplamıştı. Remus'un başı döndü. Ayakta duramayarak geri geri gitmeye başladı. Tam düşecekken James onu yakaladı. Bir eli ile James'in kolunu sıkıca kavrarken dengesini kurmaya çalıştı. Gerçekten yapmıştı. Öğretmenler onu odadan çıkarırken Remus kendi yatağına, hemen onunkinin yanına oturdu. Ellerini yatağa koyduğunda ise hissettiği kağıt ile kafasını oraya çevirdi. Üstüne bir pati, bir de ay çizimi vardı. Açtı ve okumaya başladı.

Sevgilim;

Biliyorum bunu asla yüzüne söyleyemeceğim, ama bir kağıt parçasına yazmak nedense çok kolay geldi. Zaten bunu okuyorsan profesörler beni bulmuşlar ve hayata döndürmeye çalışıyorlardır. Umarım başaramazlar. Siktiğimin hayatı. Ailem tarafından bile istenmezken sana sığınmaya çalışmak, zaten yük dolu omuzlarına kendi yükümü de koymaya çalışmak çok bencildeydi biliyorum.

Ama ne yapabilirim ki?

Ben nasıl doğru düzgün sevileceğini bilmiyorum. Etraftaki insanlardan nasıl gördüysem öyle sevdim seni.

Ama çok sevdim be Lupin. Sen belki hiç görmedin ama ölüp bitiyordum gözlerinde. Hayatı buluyordum nefesinde, sesinde...

Ben sevgi ne bilmeyen insan, senin sevginle yaşar hale geldim. Tek ona tutunabiliyordum. Ama o dal da giderek çatladı. Çürüdü... ve işte bu durumdayız sevgilim. Ailem bile beni sevmezken, SEN bile beni sevmezken, yaşananın neye yaradığını çok sorguladım. Belki James vardı diyeceksin bana ama hayır. Elbet o da birgün gidecekti. O da kendi hayatını kuracaktı. Belki Lily ile... Umarım. Onu gerçekten seviyor. Ama ben daha güzel sevdim. Seni herkesten daha güzel, daha masum sevdim ama sen sevmedin Remus.

En çok bu yaktı canımı, bu öldürdü beni. Şimdi diyeceksin bunun için ölmen mi gerekiyordu. Ben saten ölmüştüm Remus.

Sadece bedenen buradaydım. Artık o da olmadığına göre kendi cennetime gidip seni düşleyebilirim. Beni şakın unutma lanet kurtadam. Unutursan tamamen yok olurum ben.

Tatlı minik köpeğin.

Remus okumayı zar zor bitirebildi. Gözyaşları görüş açısını kapatıyordu çünkü. Kağıt yer yer damlalar ile süslenmişti.

Remus kağıdı göğsüne bastırıp sessize fısıldamaya başladı.

"Neden korkaklık ettim ki? Neden keşke izin vermeseydim diye değil, keşke verseydim diye ağlıyorum? Lanet olsun Sirius. Seni çok sevdim ben. Ama ben senin kadar cesur değildim. Kimseyi alamadım karşıma en büyük aşkım için. Seni seviyorum. Hiç sevgi görmemiş kalbini dolduracak kadar hem de. Ama sanırım bunu sana artık asla söyleyemeyeceğim. Affet beni bebeğim. Özür dilerim."

Accept || Wolfstar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin