Tony Stark her zamanki gibi postalarını görmezden geldiğinde onun yerine Steve Rogers postaların yığıldığı masaya ilerledi. Tek tek kurcalarken bir tane gözüne çarpanı eline aldı, simsiyah zarfı inceledi. Güzel bir el yazısıyla Pietro Maximoff'a olduğu belirtilmişti ancak gönderen kişinin ismi yoktu, kaşları şaşkınlıkla havalanırken herkesin toplandığı ortak salona ilerledi."İsimsiz posta gönderiliyor mu?" diye sordu elindeki siyah zarfı takıma göstererek. Herkesin bir an dikkati ona döndüğünde cevaplayan Tony oldu
"Hayır, eğer geldiyse de kişinin kendisi bırakmıştır."
Steve başını sallayarak anladığını belirtti ve telefonuyla uğraşan genç çocuğa döndü bakışları "Pietro sana gelmiş, isimsiz."
Pietro kafasını telefonundan kaldırıp çatık kaşlarıyla siyah zarfa baksa da bakışları sadece birkaç saniye orada takılı kalmıştı. Omuz silkerek telefonuna dönmeden önce umursamaz sesiyle "Hayran mektubudur." dedi
Steve ona gözlerini devirdi ve koltuğa oturdu, nasıl hiç merak etmiyorlardı anlayamıyordu "Bakabilir miyim? Merak ettim."
"Bak." dedi Pietro omuz silkip
Steve dikkatle zarfı açıp içine baktı
Bir tane kağıt ve bir kolye vardı. Merakla önce kağıdı aldı, zarfın arkasındaki aynı güzel el yazısıyla kısa bir not vardı. Steve mavi gözlerini yazıda gezdirdiğinde kaşları şaşkınlıkla havalandı
"İyisin, gerçekten iyisin. Onca yıl seni düşünüp durdum, umarım sen de beni unutmamışsındır. Eğer unuttuysan diye sana bir hatıra gönderdim.
Bil ki seni hala seviyorum Pietro."
Steve şaşkınlığı büyürken elini zarfa atıp kolyeyi çıkardı, zincirinden sarkan safir taşa baktı. Gördüğü en güzel takılardan olabilirdi. Gözlerini kolyeden çekebildiğinde hala telefonuyla uğraşan genç çocuğa baktı "Pietro?"
Çocuğun gözleri ona döndüğünde avucundaki zinciri serbest bırakıp uzattı ve kolyeyi görmesini sağladı. Mavi gözler şaşkınlıkla büyürken genç çocuk yayıldığı koltukta doğruldu "O-onu nereden buldun?"
Pietro'nun titreyen sesiyle herkes onlara dönerken Steve elindeki zarfı salladı "Bundan çıktı ve içinde not da var."
Genç çocuk kısa mesafeyi bile hızıyla bitirip sarışın adamın yanına geldi, kolyeyi koparırcasına elinden alıp zarfı da kavradı. Nottaki her kelimede bacaklarının onu taşıyamayacağını hissetti, dolan gözleriyle arkasındaki koltuğa bıraktı kendini.
"Pietro ne oluyor?" diye sordu Wanda endişeyle, ikizinin dolan gözleri hiç mi hiç hoşuna gitmemişti üstelik genç kız onu en son ne zaman ağlarken görmüştü onu bile hatırlamıyordu.
Pietro ağlamamak adına kendini kasıp gözlerini kapattı, konuşamayacak gibi hissediyordu. Elindeki kolyeyi ikizine gösterir gibi tuttuğunda Wanda'nın gözleri büyüdü "Aman tanrım!"
"Ne oluyor?" diye sordu Steve merakla, mektubun normal bir hayran mektubu olmadığını çoktan anlamıştı.
Pietro soruya cevap vermeyip hatta kimsenin yüzüne bile bakmayıp odasına koştu. Yatağının ucuna yavaşça kurulduğunda notu tekrar okudu, hala inanası gelmiyordu. Güzel sevgilisinin onu bırakmamış, unutmamış olması gerçeğine inanası gelmiyordu. Genç çocuk ona dargın olmasını bekliyordu, saçma sapan intikam olaylarının peşinden koşup onu ve küçük kardeşini yalnız bırakmışlardı. Sevgilisinin nasıl ağladığını ve onu bırakmaması için yalvarmasını hala hatırlıyordu, o anıları kabus olarak rüyalarına bile girmişti. Bir anda kokusu aklına doluşunca Pietro yine ağlamamak adına kendini kastı, acıyan boğazı ve dişlediği alt dudağından akan kırmızı sıvı umurunda bile değildi.
YOU ARE READING
black letter :: pietro
Fanfiction"İyisin, gerçekten iyisin. Onca yıl seni düşünüp durdum, umarım sen de beni unutmamışsındır. Eğer unuttuysan diye sana bir hatıra gönderdim. Bil ki seni hala seviyorum Pietro."