"Pekâlâ, isminiz?" Diye sordum zoraki bir gülümsemeyle karşımdaki sarışın kıza.
"Bahar." Dedi ve çantasını karıştırmaya başladı, cüzdanını arıyordu galiba.
"On dört yetmiş beş tutuyor."
"Buyrun.." elindeki parayla birlikte bir kağıt da uzattı, sonra ise bana eğilip sesini bir ton azalttı. "İstediğin zaman ara beni."
Ben bir şey bile diyemeden göz kırpıp gülümsedi ve gitti. İnsanlar garip, özellikle de kadınlar.
Bir süre elimdeki numaraya salakça baktıktan sonra dikkatim dağıldı, karşımda uzun ve cüsseli esmer bir adam duruyordu.
"Filtre kahve alacağım." Dedi kalın sesiyle.
"Adınız?" Diye sordum elimdeki kaleme ve bardağa bakarak.
"Alkın."
Gözlerimi onun gözlerine diktim, gerçekten o olabilir miydi? Bir süre ona öylece bakakaldım, sonra ise kendimi toparlayıp bardağa adını yazdım. Bu o olamazdı, bakışları farklıydı.
Birkaç saat daha müşterilerle ve kahvelerde uğraştıktan sonra sonunda mola vakti gelmişti. Önlüğü dolaba koyduktan sonra cüzdanımı ve kitabı alıp dışarıya çıktım. Her zaman gittiğim kafeye gittim, sessiz ve sakin bir yerdi burası. Pek insan gelmezdi.
Masaya oturup siparişi verdikten sonra kitabı okumaya başladım, kitap en sevdiğim kitaplardandı o yüzden tekrar okuyordum. Bir süre sonra kahvem ve yanına aldığım tiramisu gelmişti. Kahvemden bir yudum alıp okuduğum kitaba devam ettim.
"Oturabilir miyim?" Dedi ve karşımdaki sandalyeyi çekip ben bir şey demeden oturdu yabancı birisi. Kitabın en sevdiğim yerinde olduğum için kafamı kaldırmadan başımla onaylamakla yetindim.
"Othello ha?" Dedi karşıma oturan kişi. Tekrardan başımla onaylamakla yetindim.
“Benim için akılsız ama çok seven biri deyin, kolay kıskanmayan...”
“...ama bir kere kıskandı mı kendini kaybeden biri diye söz edin.” diye tamamladım onun dediklerini. Gözlerine bakıp gülümsedim.
"Alen ben." Dedi yabancı, artık bir yabancı olmaktan çıkmıştı gerçi.
"Ben de Batı." Dedim ona bakmayı sürdürerek. Oldukça hoş bir yüzü vardı; hafif kızıla kaçan, ensesine gelen saçlara, çillere, parlayan açık kahverengi gözlere ve beyaz bir tene sahipti.
"Othello'yu birkaç gün önce bitirmiştim ben de. Senin okuduğunu görünce ilgimi çekti, yanına geleyim dedim."
Gülümsemeyi sürdürdüm, "İyi yapmışsın, ben de kitap hakkında benimle konuşacak birini arıyordum zaten. Çoğu kişi benimle aynı kitap zevkine sahip değil de." Dedim, minik bir kahkaha attım. Bu çocuğu sevmiştim.
"Aynı sorunu ben de yaşıyorum... Şu zamanlarda düzgün kitapları seven çok az kişi var sonuçta."
Kahvemi bitirdim, "Bu arada Alen, numaranı alabilir miyim?" Dedim. Daha sonra da buluşup konuşabilirdik onunla.
"Tabiki, beş yüz-"
Tam o söylerken telefonum çaldı, Alkın arıyordu ve bu bir ilkti. Masadan kalktım.
"Bir saniye bunu açmam gerekiyor." Dedim ve uzaklaştım. Sonra ise telefonu açtım.
"Batı," Dedi kalın ama bir o kadar da hoş bir sesle.
"Alkın..?"
"O çocukla konuşmanı pek tavsiye etmem."
"Bunu seni ilgilendirdiğini sanmıyorum." Dedim. Cidden, sanıyordu ki kendini?
Derin bir nefes aldı, "Saygılı ol." Dedi.
"Olmazsam ne olur?" Dedim alaycı bir ses tonuyla.
Güldü, "Sonuçlarından pek memnun olmayacağın şeyler."
Bir süre sessiz kaldım, "Siktir git Alkın." Dedim kaşlarım çatılmış bir halde.
"Efendim demeni tercih ederim güzelim." Dedi ve ardından yüzüme kapattı.
Telefonu sinirle cebime koyup masaya gittim, Alen yoktu.
Garip.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝕺𝖙𝖍𝖊𝖑𝖑𝖔
Non-FictionEvery night you stay, I'll be watching you. @overbroken *Rahatsız edici unsurlar bulunabilir. Ona göre okuyun. **Yazdığım ilişki tarzının sağlıklı olduğunu savunmuyorum.