Bir ve Son

135 17 22
                                    

Sigarasından derin bir duman çekti ciğerlerine Kyungsoo.

Olgun birisiydi. Genç yaşta kız kardeşiyle yalnız kalmak zorunda kalmıştı. Ailesi onları bırakıp göklere uçmuştu.

Olgundu, büyümek zorunda kalmıştı.

Çocukça espriler yapamamıştı. Gülememişti. Ağlayamamıştı. Ağlamasa da içinde yaşamıştı. En büyük fırtınalar ciğerlerini delip geçerken susup sigara içmişti. Güçsüz görünmekten de nefret ederdi.

Kardeşini büyütürken yanlarında olamayan annesi gibi başını okşamış, babası gibi sorunlarında yanında olmuştu. Onun ebeveyn görevini üstlenmişti. Kendisinin büyüdüğünün farkında bile değildi. Omuzlarındaki yük çok fazlaydı.

Bugün yirmi altıncı yaş günüydü. Canından çok sevdiği kız kardeşini kaybetmesinin üstünden bir ay geçmişti. Tam da bugündü.

Donuk bakışlarını sigarasının üzerine dikti. Nasıl ağlayacağını bile unutmuştu. Ses çıkaramıyordu. Kendini sıktığı için bedeni kasılıyor ve uyuşuyordu.

Kimsesizdi ve öyle de hissediyordu. Kalbi sızlıyordu. Canı tahmin ettiğinden daha fazla acıyordu.

Hepsinin üzerine bir de sevdiği oğlan vardı. Çalıştığı iş yerinden kendisinden bir yaş küçük olan strateji departmanı çalışanı, Kim Jongin.

Masanın üzerindeki davetiyeye baktı. Düğün davetiyesiydi.

Kyungsoo her zaman soğuk kanlı olmuştu. Kalbini kontrol altına almayı başarıp duygularından kendini soyutlardı. Duygusuzdu.

Babasıyla annesini sade bir törenle uğurlarken toprak atma görevi ondaydı. Gözyaşı dökmemişti, dökememişti.

Kız kardeşi geçirdiği trafik kazasından sonra hastaneye giderken Kyungsoo'nun elini tutuyordu. Kyungsoo saniye saniye kız kardeşinin nefesinin kesilişini izlemişti. Hastaneye gitmeden kalbi durmuştu. Kızın soğuk eli avuçlarının içindeydi. Üzerine beyaz örtü kapatılırken de elini tutuyordu.

Cenazesi yapılırken toprak atan yine Kyungsoo'ydu. Kızın arkadaşları boşboğazlık edip 'Kız kardeşi öldü, yine de ağlamıyor. Onu seviyor mu sahiden?' derken bile ağlamamıştı. Sevmez olur muydu? Kız kardeşi onun canıydı. Küçüklüğünden beri süregelen duygularını yok etme alışkanlığı ile sahiden duygularını kaybetmiş olmalıydı.

Jongin'i kız kardeşine anlatırken kızın çığlıklar atarak heyecanlanmasını yansıtmasına rağmen o dışarıyı izliyordu. Kalbi heyecanla kaplıydı ama gülemiyordu.

Şu an hayatta olsaydı kız kardeşi ağlayabilir miydi onun yerine? Sevdiği kişi evlenirken bir damla olsun yaş akıtabilir miydi onun için?

Sigarasını söndürürken diğerini yakmıştı. Ciğerlerini cezalandırıyordu belki de. Tanrı tarafından yüzü güldürülmemişti hiç. Mecazi anlamda değildi, sahiden gülmemişti.

İçtiği sigarası bittiğinde bu kez yenisini yakmadı.

Balkondan içeriye geçti. Masanın üzerinde halihazırda bekleyen kağıt kaleme yaklaştı. Sandalyeye oturdu ve kalemi parmaklarının arasına aldı.

"12.01.2019

Özür dilerim anne, bana bıraktığınız emanete sahip çıkamadım. Onu sizin yanınıza gönderdim.

Özür dilerim baba. Büyüdüm, güçlendim ama yeterince yapamadım. Aciz hissediyorum.

Özür dilerim güzelim. Seni koruyamadım. Belki de hataydı seni okula göndermek. Sanırım saçmalıyorum. Okula gitmesen annem ve babam yerinde rahat olmazdı. Suç yıkacak bir şeyler arıyorum.

Bir ve SonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin