Genç kız, pencereden dışarıyı seyrederken sokakta gördüğü bu siyah takım elbiseli sarışın adamın yeniden hayal dünyasının bir ürünü olduğunu düşündü.
Kasvetli havadaki siyah bulutlar, ortamın daha da bunaltıcı olmasına sebep olurken genç kız, iyice delirmiş olma düşüncesiyle huzursuzca kıpırdandı ve soğuk havaya rağmen, içerisindeki huzursuzluğu dindirmek istercesine tişörtünün yakasını işaret parmağıyla kavrayıp ileri çekti ve dudaklarının arasından çıkan soğuk nefesin göğüslerine çarpmasına izin verdi.
Tekrardan sokağa döndü ve civciv sarısı saçları göremeyince rahat bir nefes aldı.
Yaşanmış bir çok şey, büyük bir enkaz gibi beyninde belirirken düşüncelerinin puslandığını hissetti.
Ellerinin titremeye başladığını anlayınca, durmaları için birbirine kenetledi.
Kulağına çalınan 3 tık sesinin, aşağı kattaki kapıdan ulaştığını anlayınca, kalbi bu tıkırtıları taklit etti ve bir daha çalışmayı reddedermişçesine durdu.
Uzun yıllardır yalnız başına yaşadığı bu çatı altında ~(kesinlikle bir ev değildi, belki de tüm yaşananlardan kaçıp saklandığı küçük bir sığınaktı onun için)~, kapısı her sabah 8.15'de çalınır, günlük bir gazete için açıldıktan sonra tekrar kapanırdı.
Titreyen bacakları odadan çıkmayı reddederken, beyninde dolanan tüm düşünceleri, kapıdan gelen daha tok seslerle ayrı yönlere dağılmaya başladılar.
Şimdi de durmak bilmezcesine atan kalbini, tişörtünün üzerinden titreyen sağ eliyle sıkıca kavradı ve gözlerini sıkıca kapadı.
Bu eski püskü evin yağlanmamış kapısından gelen o rahatsız edici gıcırtı, genç kızın gözlerinin önünden geçen film şeridinin arkasına fon müziği oldu.
Kapıyı takiben gelen merdiven gıcırtıları havadaki tüm kara bulutların yüreğinde birikmesine sebep oldu. Odasının kilidi olmayan kapısı sonuna kadar açıldığında, ağır bulutlar kendilerini bıraktılar ve içerlerindeki tüm ferah su damlalarını yüreğinin üzerine boşalttılar.
Kapıda duran bu genç adamın sarı saçları, bu gri odada fazla sırıtıyordu. Üzerindeki zifiri siyah takım elbise ise duvarlarla büyük bir tezat oluşturuyordu.
Kız kapı açılır açılmaz açtığı gözlerini, açabileceği en fazla şekilde büyüttü ve beyninin ona oynadığını düşündüğü bu oyuna seve seve devam etti.
"Sen... gerçekten burda mısın?"
Genç kız, kahverengi gözlerini ona sabitlemiş hazır vaziyette bekleyen bu adama doğru bir kaç adım attı. Titreyen elini yavaşça kaldırıp onun bembeyaz yüzüne değdirdiğinde, parmakları istemsizce adamın yanakları üzerinde sallandı.
Genç adam, yüzündeki bu titreyen elin etkisiyle göz kapaklarını kahverengi gözlerine örttüğünde, adem elması boynunda aşağı yukarı bir tur attı.
"Yoongi?"
Kızın titreyen tüm vücuduna ayak uyduran dudakları, yıllardır aklında dolanan o kelimeyi nihayet dışarı çıkarabildiğinde, çıkmasına izin verdiği bu ismin yerini derin bir nefesle doldurdu.
Ciğerlerine dolan bu derin hava beraberinde gözlerine dolan yaşları getirince, genç adam alev almış gözlerini aniden açtı.
Suratındaki bu anlam verilemeyen rahatsız ifadeyi kızın suratına yapıştırdı ve ifadesiz dudakları, kızın titreyen dudaklarının üzerine örtüldü.
Kız ciğerlerinde kalan o derin nefesi, küçük bir iniltiyle genç adamın dudaklarına verdi.
Gittikçe daha da sertleşen bu öpücük, kızın tüm vücudunun alev almasına sebep oldu ve titremeleri kendini uyuşmaya bıraktı.
Belki de senelerce bunun özlemini çekmişti, belki de şuan burnundan soluduğu bu adamın nefeslerini saçlarında hissetmiş olsaydı, yaşanan her şeyi atlatabilirdi.
Genç adam, kızı öpmeye devam ederken üzerine doğru gidince birlikte arkalarında kalan yatağa düştüler.
Kızın üzerine vermediği ağırlığını dudaklarına verirken, kızın inip kalkan göğsünün kendi bedenine değmesine engel olmadı.
Kızı bedeniyle yaptığı bir kafese aldığında, tek elini kızın belinden geçirdi ve yukarı çekerek kendi vücuduna yapıştırdı. Kız, genç adamın boynuna kollarını doladı.
Tüm vücudunda harlanan bu alevlere karşılık dudaklarına karışan soğuk ve tuzlu su damlasıyla sarsıldı.
Genç adam, hıçkırmamak için boğazından gelen boğuk iniltiyi dışarı verdi.
Yaşadıkları bu yoğun duygu karmaşasında, onu biraz olsun rahatlatmak için kız, genç adamın alt dudağına ıslak bir öpücük kondurdu ve kollarına doladığı boynundaki elleriyle saçlarını yavaşça okşadı. Suratını geri çekip gencin suratına bakmak istediğinde, isteği karşı taraftan olumsuz yanıt aldı ve dudakları bir daha birleşti.
Çocuk, bütün bu olanlar gerçekleşmeye devam ederken, ceketinin yer çekimine kapılmış parçasından içeri elini götürdü ve kemerine vardığında, buraya gelmeden önce oraya sıkıştırdığı ve son yıllarda sıkı dost olduğu silahını kavradı. Yumuşattığı öpücüklerini son defa sertleştirdiğinde, silahın namlusunu kızın kendi vücuduna yapışmış olan bedenine dayadı ve tetiği çekti.
Odanın içerisinde patlayan büyük ses kulaklarını doldurduğunda, kolunu sardığı o beden ağırlaştı ve boynundaki kollar, yatağın üzerine serildi. Bedenini ayırdığı bu cesedin üzerine sicim sicim damlayan gözyaşlarını umursamadı ve yatağın üzerine katlanmış beyaz yorganı, güzelce yatırdığı bu cesedin üzerine serdi.
Arkasını dönüp odadan çıkarken karşısına çıkan aynada kendine baktı.
Kar beyazı gömleğinin benimsediği bu sıcak kırmızı rengi, içi gibi zifiri karanlık ceketiyle örttü.
Kapıyı arkasından çekerken, cebinde titreyen telefonu açıp kulağına götürdü.
Bugüne kadar hiç yaşamadığı bu titremeyi karşı tarafa belli etmek istemeyerek konuştu.
"Bitti, efendim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILL THIS LOVE | MYG ✅
FanfictionArkasını dönüp odadan çıkarken karşısına çıkan aynada kendine baktı. Kar beyazı gömleğinin benimsediği bu sıcak kırmızı rengi, içi gibi zifiri karanlık ceketiyle örttü.