Genç kız elindeki silahı iyice kavradı ve evine zorla giren bu herife doğrulttu.
''Sokaklarda terör estirdiğiniz yetmiyor, şimdi bir de insanları tıktığınız bu evlere mi hükmetmeye çalışıyorsunuz?''
Sakallarından kir akan bu herif, kızın söylediği sözlere tüm eksik dişlerini göstererek sırıttı.
''Hepiniz nasıl oluyor da bu kadar aptal olabiliyorsunuz? Elindeki silahı tutmayı beceremiyorsun bile.''
Bu sefer gülme sırası kızdaydı. Karşısındakini sinir etmek istercesine alayla gülümsedi.
''Eğer daha fazla burada kalmaya inat edersen, öldürülen tek şey burada harcadığın dakikalar olmayacak.''
Adamın elini kemerine doğru götürdüğünü gördüğü an hiç tereddüt etmeden tetiğe yüklendi ve bir zamanlar üzerinde annesiyle oyunlar oynadığı bu rengarenk halının üzerine sıcak bir renk daha katıldı.
Kırmızı.
***
''Benim minik kızım, harika bir polis olacak!''
Genç ve bir o kadar da güzel bu kadın, 1.5 yaşındaki sevimli bebeğin elindeki oyuncak silahı çekip aldı.
''Dave... Hyun Ah daha bir bebek. Ona silah aldığına inanamıyorum!''
''OYUNCAK bir silah.'' diye düzeltti onu kendisinden 3 yaş büyük olan eşi.
''Kızımızın şiddet eğilimli büyümesini istemiyorum, Dave. Bir Amerikan değil, bir Koreli gibi büyüyecek.''
''Ama şuan faşistlik yapıyorsun.''
''Umrumda değil. Kızım için gerekirse faşist de olurum.''
Dave, karısını üzmemek için konuyu daha fazla uzatmadı ama kızına, tutmayı öğrendiği an silah kullanmayı öğreteceğini kendine inatla tembihledi.
***
Yerde sere serpe yatan bu ceseti, halının içerisine yuvarlayarak sardı ve rulo haline getirdi. Daha sonra da sürükleyerek giriş kapısının arkasındaki o küçük odaya soktu.
Şuan ne yaşadığını bilmiyordu, sadece iki şey hissediyordu; eliyle sımsıkı kavradığı silahın soğukluğunu ve az önce mutfağın aralanmış kapısından olanlara şahit olan annesinin saçlarını okşayan elini.
''Sana zarar verirdi anne.'' dedi, ortadaki masaya sabitlediği gözlerini ayırmadan.
''Sana zarar verecekti, bu yüzden yaptım.''
Annesinin ağzından dökülen o hıçkırık, genç kızın kalbinin zeminine düşüp paramparça oldu.
''Ben onlardan biri değilim, anne. Değil mi?''
Annesi sızlayan burnunu kızının saçlarının arasına gömdü ve yıllardır yaptığı gibi o güzel kokuyu ciğerlerine doldurdu.
Titreyen dudaklarından çıkan kelimeler, gözyaşlarıyla birlikte kızının saçları arasına karıştı.
''Sen hala benim minik Hyun Ah'ımsın.''
''Babam geri döndüğünde benimle gurur duyacak, anne.''
Kadının sırtından giren ağrı omuzlarına kadar çıktı ve aynı zamanda tüm bedenine indi. Yüzündeki kaslara felç gibi vuran bu sözler, o geçen bir ayın her gecesinde sabaha kadar ettiği duaları aklına getirdi.
Daegu sınırlarına inen ve sokağa çıkma yasağı verip herkese hükmetmeye çalışan Kuzey Korelilere karşı gelmek için toparlanan tüm erkekler sokağa dökülmüştü. Kimisinin katledilişini arkasına saklandıkları perdelerden izlemişler, kimisine de geri dönmeleri için gözleriyle yalvarmışlardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KILL THIS LOVE | MYG ✅
FanfictionArkasını dönüp odadan çıkarken karşısına çıkan aynada kendine baktı. Kar beyazı gömleğinin benimsediği bu sıcak kırmızı rengi, içi gibi zifiri karanlık ceketiyle örttü.