Yine herzaman ki gibi ikizimin "Hadi Yunuus!" Sesiyle uyandım. Pencereden içeriye süzülen güneş süzmesinin içine elimi daldırarak alarmı kapattım. Servisin gelmesine sadece on dakika vardı. Hemen üstümü giydim ve hızlıca ağzıma bir parça ekmek attım, kitaplarımı elime topladım ve kapıya koştum. Servisin o iğrenç korna sesini duyunca ayakkabılarıda ayağıma gelişi güzel geçirdim ve servise koştum. Servis kapısı açılır açılmaz yine o "keko" diye adlandırdığım aynı sınıfta olduğum arkadaşımı gördüm. 4 yıldır giydiği kırmızı şişme montu ve iskarpini vardı ayağında. Hemen en arkaya geçtim ayakkabılarımı bağladım ve kafamı cama yaslayıp kulaklıkla şarkılarımı dinlemeye başladım. Servisteki şarkıları dinlemek tam bir işkenceydi gerçekten.. Sonunda okula gelmiştik. Tam servisten inerken arkadan ayakkabıma birisi bastı ani bir şekilde arkamı dönüp "Yavaş olsana!! " Diye bağırdım ve önüme döner dönmez gözlerimi kıstım "Hadi canım " diye fısıldadım ve bi anda kalp atışlarım hızlandı, nefesimi tuttum ve arkamı döndüm ama orada değildi. Sol elimin parmaklarını tarak gibi kullanarak saçımın içine daldırdım ve yüzümde salak bir gülümseme oluştu.
Yüzü hala aklımdan gitmemişti dakikalardır servisin yanında onu düşünürken Ege sınıfın penceresinden "Hadi Yunus çabuk gel ders başlıyo " diye bağırdı. O an kendime geldim sınıfın penceresine bakıp sol elimin baş parmağıyla tamam işareti yaptım. Sınıfa doğru yürürken 'O kimdi?' Sorusunu kendime defalarca sordum. Okulumuz küçüktü ve nerdeyse herkesi tanıyordum hayır tanımasam bile kesin görmüş olmam gerekirdi. Aklımda onlarca soruyla sınıfa doğru yavaş yavaş yürümeye başladım. Sınıfa girdiğimde her zaman ki neşeli ben kimseyle konuşmuyordum, kafamda sürekli 'o'vardı. Daha ismini bile bilmiyordum, sesini hiç duymamıştım hatta yüzünü bile bir kere görmüştüm. Ne yapmıştı peki bu kız bana? İlk ders bunları düşünerek montumu sıraya koydum ve gözlerimi kapatıp düşüncelere daldım.
Ani bir sesle sıramda zıpladım ve gözlerimi ovuşturdum. Soluma döndüm ve Simay'a " Kaçıncı dersteyiz " diye sordum. " İkinci derse giricez " diye cevapladı. Teşekkür edercesine kafamı yavaşça aşağı yukarı salladım ve sınıftan çıktım. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum ayılmam gerektiğini biliyordum, kantinden çay aldım ve düşüncelere dalarak çayımı yudumlamaya başladım. O anki bakışı tarifsizdi işte o aklımdan çıkmıyordu..
Tekrar zil sesiyle kendime geldim ve elimdeki kağıt bardağı buruşturarak bir basketbolcu edâsıyla zıplayarak çöpe attım. Tam çöpe girecekken bir el bardağı tuttu gözlerim ani bir şekilde elin sahibine gitti. 'O'ydu.. Bana gülümsedi ve bardağı yavaşca çöp kutusuna bıraktı. Gülümsemişti ya!
Bende gülümsedim ve sınıfa doğru yürümeye başladım. Artık o bitkin halim kaybolmuştu sanki matematikten geçmişim o kadar mutluydum yani. Gülücükler saçarak sınıfa yürümeye başladım. Sırama oturdum Ahmet koşarak sınıfa girdi ve hoca geliyor dedi. Tam o anda hoca derse girdi. Derin bir şekilde nefesimi çekerek kafamı montuma yasladım. Bir anda " aaaa " sesleri yankılandı sınıfta ne oluyor diye kafamı kaldırdım ve karşımda "o " vardı.
Kalp ritmim o sırada 120 olmuştu buna yemin edebilirim. Hoca tanıtmaya başladı " Arkadaşınız Yaprak buraya İzmir'den geldi....." Ben sonrasını hatırlamıyorum bile. Bu bilgi bana yeterdi. Ben hala heyecandan ölmek üzereydim ki, hoca sağ elinin baş parmağıyla benim yanıma işaret ederek oraya otur Yaprak dedi. Sadece benim yanım boş olduğu için aslında bunu düşünmeliydim ama o arada beyin fonksiyonlarımın hiç biri çalışıyordu. Yaprak yanıma oturdu ve bana bakıp gülümsedi. " Ayakkabıların çok değerli sanırım asabi " dedi. Ben o sıra gözlerine sadece bir kaç saliselik bakış attım ve kekeleyerek " e-.. eve-.. evet " dedim. Utancından tekrar kafamı montuma dayadım ve gözlerimi kapattım..
--- Bölüm Sonu ---
( DEVAMINI YAYINLAYACAM TABİKİ AMA BU İLK HİKAYEM VE YORUMLARINIZ BENİM İÇİN ÇOK ÇOK ÖNEMLİ ŞİMDİDEN İYİ KÖTÜ YORUMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir kere aşık oldum
ChickLitSadece bir kere aşık oldum. Bir daha da olmam sevmedim aşık olmayı..