Başarı, dışarıdan bakan için kolay görünen ama kazanılması zor bir şeydi. Bazen çabalarımızın sonucunu alamıyor, bazense Bir hiç beklemediğimiz yerlere gelerek, çalışınca başaramayacağımız hiçbir şey kalmayacağına bir kez daha inanıyorduk.Okul hayatım, her çocuk için olduğu gibi sorunsuzdu. En başından beri, derslerine çalışan, ödevlerini yapan ve devamsızlık sayısı bir elin parmağını geçmeyecek bir çocuk olmuştum. Hedefi olan ve bunun için alnının teriyle çalışan biriydim kısacası. Kazadan sonra, doktordan duyduğuma göre beynimde çok da ciddi olmayan bir hafıza kaybı meydana gelmişti. Bundan sonraki okul hayatım için ne yapacağımı bilmiyordum. Çünkü kendim de farkındaydım, okulla ilgili pek bir şey hatırlayamıyordum.
Okula gitmeyi özlesem de, sabah saatin 6'sında yine lanet okuyarak kalkmıştım. Her ne kadar yengem ve amcamla muhatap olmak istemesem de, mutfakta karşılaşmıştık.
"Ah, Baekhyun. Biz de senin uyanmanı bekliyorduk. Katılmak ister misin?"
Kahvaltı masasına göz gezdirdiğimde bir gram bile yemek istediğimi hissettim. Dün gece sıkıntıdan yediğim abur cubur ve içeceklerden değildi kesinlikle. Buna rağmen amcam ve yengemin hevesli bakışlarına yenik düştüm ve masaya oturdum.
"Ee, heyecanlı mısın bakalım ilk gün için deli oğlan?"
Evet, amcam küçüklüğümden beri bana bu şekilde sesleniyordu. İlk başlarda sevimli gelse de, şu an yaşımdan dolayı garip hissetmeme sebep oluyordu. Belli etmedim ve gülümsemeye çalıştım.
"Aslında, pek heyecanlı değilim, okul sonuçta. Çok da büyütülecek bir şey değil." Önüme dönerken hala bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. Onların sorunu, beni hala küçük bir çocuk olarak görmeleriydi. Her fırsatta büyüdüğümü ve başımın çaresine bakabilecek yaşa geldiğimi söylesem de, inanmıyorlar ve geçiştiriyorlardı. Eh, haklılardı da. Kendime zarar vermek istediğim zamanlar çok olmuştu ve onlar her saniyesinde yanımdaydılar. Bazen kendime bile soruyordum, ben hala geçmişe takılı kalan küçük bir çocuk muyum diye.
Kahvaltıyı kısa cevaplarla atlatarak odama gelmiştim. Yeni okulumun ortamını henüz bilmediğim için üzerime saçlarımla uyumlu olan kırmızı bir tişört ve kot bir şort giymiştim. Söylemiştim ya, hayatımda değişmeyen tek şey görünüşüm diye. O olaydan sonra insanlara değişmediğimi, hala aynı ben olduğumu göstermek için gardırobumu aynı şekilde bırakmıştım.
Evden çıkmamla liseye gelmem bir olmuştu. Sanırım okulun en çok bu yönünü sevmiştim. Bahçeye adımımı attığım anda çevreme bakındım. Hayatımda bu kadar farklı tipte insanı bir arada görmemiştim. Eski okulumda giysem anında ceza alacağım kıyafetler ve makyajlar vardı. Kızlar ver erkekler... Herkes farklıydı. Duvarlar sanırım bir sıralar sprey boyayla boyanmıştı fakat sprey boyalarla duvarları siyaha boyadıkları belli oluyordu.
Bahçenin en uç köşesinde yaklaşık altı erkek ve dört kızdan oluşan bir grup oturuyordu. Bazılarının ellerinde sigara, bazılarının bira.. Ortalarında oturan ve ülke ortalamasının fazlaca üstünde bir yakışıklılığa sahip olan siyah saçlı, siyah deri ceketli, kolunda dövme olan çocuk, kucağında bir erkekle oturarak sigara içiyordu. Kabul etmeliydim ki, çok yakışıklıydı.
Güvenlik görevlisine gidip "Pardon, bu okulda sigara ve içki yasak değil mi?" diye sorduğumda amacım insanları ispiyonlamak filan değildi. Sadece nasıl bu kadar rahat olabildiklerini anlamaya çalışıyordum.
Adam, "Olay çıkartmadığın ve kimseyi bıçaklamadığın sürece istediğini yap aslanım, sadece bahçenin ortasında biriyle sevişme yeter. Okulun içinde bolca alan var.." diye karşılık verdikten sonra tekrar diğer görevli ile sohbetine döndüğünde şoke olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you will remember red - #chanbaek
ФанфикHayatıma bir anda giren bu çocuğu daha önce hiç tanımadığım halde, çaldığı gitarın her tınısını ezbere bilmem de ne demek oluyordu?