❧ 4.2

3K 130 121
                                        

"6'da hazır ol. Güzel giyin."

Gelen o mesajla Hermione çıldırdı.  Bu bir randevu muydu ? Sadece 'arkadaşça' bir takılmaca mıydı ? Bilmiyordu. Ancak tek bildiği heyecanlandığı ve korktuğuydu. Mesajı okur okumaz kalbi heyecanla atmaya başladı.

Çılgınca değil mi ? Bir çocuktan gelen basit bir metin dengenizi nasıl bozabilir ?

Hermione, bir aynanın önünde oturuyor, bir yandan saçını ve makyajını yaparken diğer yandan onu rahatlatmak için cesaret verici sözler söyleyen arkadaşlarının yansımasını izliyordu.

Kızıl arkadaşı, "Hermione, bir kez daha hareket edersen yemin ederim saçlarını yolacağım." diye çıkıştı.

İki kızın göz devirmesine sebep olarak "Sadece gerginim, Gin!" diye cevap verdi.

"Bunu geçen beş dakika boyunca en azından yüz kere söyledin. Her şey güzel olacak, bu siz çocukların ilk kez takılması gibi değil." Pansy yüzünde bir sırıtışla söze karıştı. "Umarım siz ikiniz cinsel gerginliğinizi dindireceksiniz, güzel ateşli bir-"

"Yemin ederim eğer bu cümleyi bitirirsen seni en ağır kitabımla başbaşa bırakacağm. Şimdi acele et, Sadece yirmi dakikan kaldı."

Gür saçlı kız haykırdı. Ginny'nin gözleri, o buklelerini hızlıca düzeltmeye başlar başlamaz açıldı. "Aşırı abartılı giyindiğimi düşünecek mi? Saçım biraz fazla mı abartı oldu? Demek istediğim, onları asla düzleştirmedim."

Pansy, Hermione'ye saçı hakkında kötü yorumu için kötü bir bakış atarak "Bence, giyindiğin ve onun için saçını düzleştirdiğin gerçeğini beğenecek." dedi. Sonunda kızlar hazırdı ve Hermione üzerini değiştirmek için banyoya koştu. Pansy ve Ginny, Hermione'nin heyecanlı olduğu kadar sabırla beklediler.

Hermione, siyah elbisesiyle geldiğinde arkadaşlarının ağızları açık kalmıştı. Ona gözünü dikmiş bakışlar altında gergince, ve kesinlikle rahatsızca yürüdü.

"Harika görünüyorsun !" Ginny çığlık attı, onun yerine atladı ve Noel günündeki bir çocuk gibi heyecanla alkışladı.

"Gerçekten harika bir iş başardık." Pansy, Ginny'e beşlik çaktı. Sözüne devam etmek üzereydi ki dışardan kızların gözlerini kocaman açmalarına sebep olan bir korna sesi duyuldu. "O burda! Çabuk, çabuk, yürü! Ve bize en küçük detayına kadar her şeyi anlat!"

Hermione gergince dışarı çıktı, yüzündeki her zamanki sırıtışıyla pahalı arabasına yaslanan Draco Malfoy'u gördü. Onu imkansız bir şekilde daha da ateşli yapan,  Hermione'nin nefesini kesecek bir smokin giymişti. Fiziği ve yüz hatları, Hermione'yi adeta hipnotize etmişti. Hermione, Draco'nun ona baktığını fark eder etmez bakışlarını kaçırdı, yanakları pembe bir tona büründü. Draco, Hermione yavaşça ona yaklaşmaya başladığında onun için yolcu kapısını açtı. Hermione, binmeden önce kısık sesle, küçük bir 'teşekkürler' ile karşılık verdi ve Draco sürücü koltuğuna geçerek ona katıldı.

"Farklı görünmüyor musun?" Draco sataştı ve Hermione kıkırdadı.

"Kapa çeneni."

"Cidden hayır. Her zaman saçını düzleştirmekten nefret ettiğini söylerdin. Sanırım bu özel bir durum için. Demek istiyorum ki, bir Malfoy için hiçbir şey." Kendini beğenmişçe gülümsedi, ama sonra o gelir gelmez gülümsemesiyle beraber mutlu, neşeli ruh hali de kayboldu. "Lanet olsun."

Esmer olan, sesinde açıkça endişeli bir tonla "Ne oldu?" diye sordu.

"Ah, gül almayı düşünmüştüm ama unuttum. Bu şeylerde gerçekten kötüyüm." elini saçlarının arasından geçirerek iç çekti. Hermione kalbinin resmen eridiğini hissediyordu.

"Draco bu-, bunu sadece düşünmüş olman bile yeter." dedi ve Draco'nun gözleri parladı, somurtuşu bir gülümsemeye dönüştü, gerçek bir gülümsemeye. Bu Hermione'yi şaşırttı, çünkü Draco neredeyse hiç gülümsemezdi, sadece sırıtırdı ama şimdi bu, Draco'nun gerçekten gülümsediği o nadir anlardan biriydi. "Pekala, beni nereye götürüyorsun?" diye sordu Hermione.

"En sevdiğim restoran. Aslında annemin en sevdiği restoran ama senin de hoşuna gidecek." Draco, izah etti. Lüks bir restoranda akşam yemeği yemek fikri, Hermione'nin tercih edeceği bir şey değildi, ama yine de minnettardı. "Çok sıkıcı ve basit gelebilir ama benim için çok ... Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Yani, buraya getirdiğim tek kişi annemdi, çünkü gerçekten umursadığım tek kişi oydu ve sonra hayatıma sen girdin. Sen bu kadar umursadığım diğer bir kişisin." Dedi sarışın. "Lanet olsun, klişe konuşuyorum, söylemedim farz et."

“Hey, minnettarım. Gerçekten.” Ona doğru parlakça gülümsedi ve tereddütle elini onun üstüne koydu. Bir dakika sonra, çizgiyi aştığını düşünerek elini çekti, ama en çok şaşırtan şey Draco'nun elini uyluğuna koymasıydı. Hermione, yanaklarının kırmızıya döndüğünü ve karnındaki kelebeklerin uçuştuğunu hissedebiliyordu.

"Ve geldik!" Draco, Hermione tepki vermeden önce, dışarı çıktı, hızla yana geçti ve Hermione'nin kapısını açtı.

"Vay nasıl da beyefendi."

Restorana girdiklerinde neredeyse boştu, yalnızca birkaç çift vardı. Bir kız onlara doğru yürüdü, kibar bir gülümseme sundu. "Rezervasyon efendim?"

"Malfoy."

Kız başını salladı ve masalarına getirdi. Hermione, gül yaprakları ve halihazırda masadaki pahalı şampanya gibi görünen şeyleri görebiliyordu. "Keyifli bir akşam geçirin!" dedi ve başka bir gülümsemeyle, onları yalnız bıraktı.

Gece, birlikte zaman geçiren çiftin üzerine kadife bir battaniye gibi örtünmüştü. Hermione, bu çocuğun bir zamanlar kaba, saygısız, zengin züppe bir velet olduğuna inanamıyordu. Yemeklerini bitirince Draco centilmenlikle hızlıca hesabı ödedi ve restorandan çıktılar. Gece daha da karanlıktı, gökyüzünde sadece tek tük parlak yıldızlar görünüyordu. Aniden Draco durdu.

"Burada dur ve kıpırdama." dedi ve başka bir şey söylemeden arabasına koştu. Geri döndüğünde elinde küçük bir paket vardı. Hermione kaşlarını çattı, kafası karışmıştı. "Bu ne?" diye merakla sordu.

"Aç ve gör." Heyecanla gülümsedi. Paketi şüpheyle aldı ve açmaya başladı. Paketi açtığında, nefesini tuttu ve kocaman açılmış gözlerle Draco'ya baktı. "Sen- yapmış olamazsın- inanamıyorum. Tanrım!" Elindeki hediyeye bakarak kekeledi. Bir kitaptı. Hayır, tekrar baktı, sadece bir kitap değildi, en sevdiği yazarın, dünyada yalnızca birkaç tane olduğunu bildiği sınırlı sayıda baskı kitabıydı. İlk sayfayı açtığında tekrar soluğu kesildi. "Ve imzalanmış! Bir servete mal olmuş olmalı!"

"Hepsi senin için." Omuz silkti. "Ve bana bunu bir hiç için aldığımı söyleme, eğer kabul etmezsen, dürüst olmak gerekirse onunla ne yapacağımı bilmiyorum." dedi Hermione'in ona yaşarmış gözlerle bakmasına sebep olarak.

"Neden bütün bunları yapıyorsun?" Sonunda ona sormaya yetecek kadar cesaret topladı. Ona baktı, sönük ay ışığı Draco'nun Hermione'den birkaç santim uzaklıktaki yüzünün keskin hatlarını aydınlatıyordu.

“Belli değil mi? Benim olmanı istiyorum.” Ve sonra, hiçbir kelime söylenmedi, çünkü bir saniye sonra, dudakları kısa ama tatlı bir öpücükle esir alındı.

” Ve sonra, hiçbir kelime söylenmedi, çünkü bir saniye sonra, dudakları kısa ama tatlı bir öpücükle esir alındı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

bence hâlâ arkadaşlar

ve benim olmanı istiyorum ne draco bad boy musun sen aAa

dramione instagram | çeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin