Tamamen kendi yazımım arkadaşlar. Yorumlarınızı bekliyorum.
Ey gül... Ey güllerin sultanı, ey kokusu cennetten hatıra kalan, ey dokusu yüreklere nakış nakış işleyen, ey can, ey canan...
Ben ki bir çareyim, ben ki iliklerime kadar yanmaktayım, ben ki küçük bedenimde sana olan aşkıyla kavrulmuş büyük bir kalp taşımaktayım.
Hangi zelzele bu denli titretebilir bir lokmacık yüreğimi ? Hangi bulut, benim gözlerim kadar ıslatmış toprağı, hangi şimşek, simsiyah gökyüzü aydınlatmış, senin benim şu karanlık dünyamı aydınlattığın kadar.
Yetmiyor feryadı figanım. Ne dostum kaldı ne efkarım. Bitmiyor işte.. Gül sultan bitmiyor zincir gibi sağlam efkarım. Bir gülsen bana, erir o zincirler.
Yanına kanabilsem, izlesem seni o bahçede. Yetmez mi ? Yeter. Billahi yeter. Daha büyük bir saadet mi var bu aciz kölen için ? Şikayet edersem tutmasın dilim.
Kim anlar, ey güllerin sultanı, kime diyeyim derdimi. Dalına kansam da tenim paramparça olsa dikenlerinle. Akan kan da feda olsun senin uğrunda.
İnsanoğlu yaşamış mıdır böyle derin sevda ? Hani yaradan onları mahlukatın en üstünü kıldı ya ? Ben küçücük yüreğimle böyle yanıyorsam alev alev; insanların duyduğu aşka erişir miydi katmer katmer... Allah, sana duyduğum aşkla beni de en üstün kılar mı ? Hani peygamber Miraçta, bir noktaya geldi de; bundan sonrasını ben geçemem demişti ya cebrail ? Ya ben ben nasıl geçerim demişti ya gönüllerin sultanı ? Hani Cebrail cevaplamıştı;
-- Aşkla ya Muhammed... Aşkla.. --
Aşkın beni miraca çıkarır mı ey suskun gül, ey sultan...
