Ateş bile beni yakamaz sandım, yağmur damlaları tenime dokunamaz, kar taneleri beni hiç üşütemez sandım. Karanlıktan korkmam, güneşte dağılmam sandım. Yemin ederim hiç kanatlarım olmaz, aya dokunamam, bulutları soluyamam ve içime gök havası çekemem sandım. Sonrasında bir baktım gece göğünde kadifeden kanatlarımla uçmuşum, kuş olmuşum ben, havada bilinmeden yüzen, karasından yüzü seçilmeyen kara kuş olmuşum da kuş dememişler bana. Kara kadife kanatlı yarasa demişler. Ölümü anmışlar ben çatıların ardından uçtuğum vakit, benim kanatlarıma ilmek ilmek ölümü işlemişler. Siyah iplikle delikler açmışlar üzerimde, getirmiş ucuna uğursuzluk bağlamışlar.
Benim kadifelerim güneşe çıkınca un ufak olurmuş, kara gözlerimin rengi beyaza çalarmış ama ben her şey olamazmışım, kadife olanlara her şey olmak yasakmış. Ben bir bakmışım gece göğünde uçmuşum ama kanatlarım parçalanamaz da sanmışım.
Sonra parçalanmışım ben, parçalandım ben, kanatlarımdan gözlerime kadar un ufak. Çiçeklerle dikmeye çalıştı beni, iğne iplik olmadan, yara bere elleri içinde, tuttu, güneş deliklerine çiçek sapları doladı, mezar çiçekleri doladı vücuduma ben gitmeyeyim diye. Olmadı ama, bende hiç çiçek yeşermedi. Mezar için olanlar bile. Olmadı, dikemedi beni, avuçları içinde kanlar, avuçları içinde kan dolmuş çiçekler vardı. Olmadı. Ben, bir yaz günü sevdiğim oğlanın gözleri önünde can verdim. Olmadı, bir yaz günü sevdiğim oğlanın gözleri önünde can verdim, donuk mavi, baktığı zaman beni göremediği gözleri önünde can verdim mezar çiçekleri kadife kanatlarımda ve oğlanın avuçları arasında kanla kaplıyken.
zhang yixing
ve
yumak yumak karlarıBen Park Chanyeol, benim damarlarımdan karlar akar, soğuk soğuk sular akar, mavi buzlar akar. Ben kirpiklerimi kırptığım zaman tık tık diye sesler duyarım, kalbime vurduğum ve parmak uçlarımı birbirine sürttüğüm zaman tık tık diye sesler duyarım. Ben beyazım, benim gözlerim bile beyaz. Noel kasabasındaki herkesin gözleri beyazdır aslında, herkesin kalbi donmuş ve kirpikleri buz tutmuştur.
Vücudumuz hariç her şeyimiz renklidir. Kış elfleri gözlerini ve dudaklarını da boyar, boyunlarında dizi dizi kolyeler asılıdır, kar tanelerini yakalayıp turuncuya boyarlar sonra da ilmek ilmek birbirine geçirip turuncudan kendilerine süs yaparlar. Benim tüm kıyafetlerim yeşildir, yeşil de ağaç rengidir. Kasabadakilerin tamamı beyaz çünkü burada kar hiç durmaz. Bu yüzden beyaz ağaçlara, beyaz çatılara ve beyaz yollara inat pencerelerimizden renkli renkli süsler, şöminelerimizden çoraplar sarkar. Kasabadaki herkes kasabayı çok sever, soğuğu,karı ve sonsuz beyazlığı çok sever ama annelerimiz bizi uyutmadan önce hep yaz masalları anlatır. Burada yaza şahit olmuş hiç kimse yoktur ama zaten hangi masal gerçektir ki?
Bize göre, kış hariç her mevsim güneş demektir. Noel Kasabası'nda güneş hep bulutların ardında saklıdır, büyükler der ki eskiler küstürmüş güneşimizi. Söylediklerine göre sarı sıcak bir şeymiş, çıplak gözle bakarsan dağılırmışsın. Böyle demişler ona da, sen bizi dağıtırsın, un ufak, parça pinçik edersin; biz buzuz sen bizi tuz edersin, demişler. Güneş de küsmüş onlara, kimse bilememiş o akşam son gün batımını izlediklerini. Dağılmaktan korkmuşlar, ben dağılmam, biz dağılmayız. Çünkü güneş bizi görmez, Noel Kasabası'nda güvendeyiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dikme kanatlarımı, çiçeklerine yazık |chankai
Short Storyoneshot @exomicff için yazılmıştır