Yeni bir hikayeye merhaba .
- Resim : İpar-
'Acılarımızı zamana bırakırsak...geriye hissedilecek ne kalır ki ?'
Kitabımın son sözlerini okurken içime oturan öküzü yok etmeye çalıştım. Ama olmadı. Aklıma sürekli gelmesi artık normal değildi. Sahi ben kimdim onun için ? Kendimi harabeye dönüştürürken ne düşünüyordum. Hergün onun için okula sevinçle giderken ne düşünüyordum ? Beni gerçekten seveceğini mi ? Bu düşünce ile küçük sessiz bir kahkaha attım. Neyden bahsettiğimi anlamadıysanız anlatayım. Ortaokulun sonlarından beri bir oğlanı seviyordum. Şimdi lise sondayım. Oğlan bana zarar veya ümit verecek hiçbirşey yapmamıştı. Onu sevdiğimi zaten bütün okul öğrenmişti. Onun yanında midemde kelebekler uçuşuyor ayrı bir soyutluğa taşınıyordum. Sarışın ve uzun boylu iri yarı ve tehlikeli bir oğlandı. Uğur... Aslında ilk başlarda arkadaştık ama onu sevdiğimi öğrendiğinde benden uzak durmaya çalışıyordu. Beni gördüğünde gülümsüyordu hatta arada bir selam veriyordu ama he defasında uzaklaşıyordu benden. Bu yüzden ağlamamak için kendimi tutup evde hüngür hüngür ağlıyordum. Uğur için ölmezdim belki ama seviyordum işte. Zavallıydım. Sevmek zavallılara göreydi ve bende bunu kabul ediyordum. Uğur'un karşına dikilip 'Benden uzak durma.' dediğimde bana üzgün olduğunu belli eden ve kalbimi kıran bir cümleyle karşılık verdiğinde okulun resmen görünmez kızı olmuştum. Tenefüslerde sınıftan çıkmaz cam kenarı sırama oturur göz resimleri çizerdim. Okul çıkışları hızlıca okuldan çıkar eve gelir odama girerdim. Annem yurt dışına çıkıyordu. Babam şirkette sabahlıyordu. Hayır zengin bir aile değiliz. Normal düzeydeyiz fakat ailemiz , akrabalarımız zengin insanlar. Babam kendi emeğiyle uğraşmak istemişti. Bunun nedenini hala çözememiştim ama umursamadım. Uğur olayları yaşanalı 1 yıl olmuştu. Ve ona artık hiçbirşey hissetmiyordum. Yakın ve dertleşebileceğim bir arkadaşım vardı. Ona aile meselelerimi anlatabilecek kadar güvendiğim bir arkadaşımdı. Bilge. Ama bu sıralar sevgilisi olduğu için onu rahat bırakıyorum. Kapım birden açıldı ve içeri babam girdi. Hayır Türkiye'de babalar kapı çalmazlar.
"Efendim." dedim babama dönüp. Babam biraz tereddütle gülümsedi ve
"Birşey konuşağız İpar." dediğinde yatağımda doğruldum. Babam yatağın ucuna oturdu
"Biliyorsun ki eski evimiz. Uzak bir kasabada şirin ama tenha bir köşedeydi." Evet ben 7 yaşlarımdayken taşınmıştık. 6 yaşımdan öncesi normal olarak hatırlamıyordum. Ama o 1 yılda ...çok şey olmuştu.
"Evet ?" dedim sorarcasına.
"Oraya 4 tane malikane yapmışlar kızım. Zaten o malikaneler buraya çok yakın. Yani sana taşınacağız demiyorum ama annen gelecek ve orada devam edeceğiz. Gine aynı okuluna aynı yaşamına devam edeceksin ama bir malikanede." dedi otoriter bir tonda. Onaylar anlamda başımı salladım. Acaba hala orda mıydı o ? Babam odamdan çıkınca gardolabımın üstündeki bavulu çıkardım ve giysilerimi hızlıca ve düzensizce koydum. Dolabımın arkasındaki kutumu aldım ve bavulumun en uç köşesine koydum. Gözükmüyordu. Tek okuduğum kitabı aldım ve onuda koydum. Hazır olduğumda odamdan çıktım ve babamın yanına geldim. Biraz bekledikten sonra annem gelmiş ve bana sıkıca sarılmıştı. Mutlu aile tablosu. Sadece dışa böyle görünmek için böyle yapıyorlar gibime gelmişti hep.. Ki bence bu düşüncem doğruydu. Annem ve babamla hiçbir sorunum yoktu. Arada bir her ailede olan kavgalar oluyordu. Ama ben çocukken beni daha çok sevdiklerini düşünmüştüm hep. Herneyse.
Evden çıkıp kısa bir sürede eski mahallemize giriş yapmıştık. Araba biraz yavaşlar başımı arkamdaki koltuğun baş bölgesine yasladım ve pencereden dışarı baktım. Hala Ankara'nın aynı loş havası ve yıkık kaldırımları , binaları duruyordu. Biraz sonra yeni yapıldığı belli olan kaldırımlar ve ormanlık alanlar çıktı. Burada hiç bina yoktu. Küçük bir çocuk kaldırımların ortasına oturmuş öylece etrafa bakıyordu. Acaba kayıp mı olmuştu ? Çocuk birden ayağa kalktı ve gülümsedi. Nereye gülümsediğine baktığımda karşıdan güzel genç bir kızın çocuğun yanına geldiğini gördüm. Araba onları geride bırakırken heralde şu 4 malikanenin birinde yaşayan insanlardan diye geçirdim aklımdan. Malikaneler görüş alanımıza girdiğinde 4 tane karşıkarşıya dizilmiş olduklarını gördüm. Bir tanesi paspal krem rengi geniş bir yapıya sahipti. Evet kesinlikle bu ev bizimkidir. Diğeri canlı renklerle süslenmiş normal bir evdi. Diğer şirin gri tonlarında bir evdi. Diğeri ise.. biraz ürkünç görünüyordu. Yan tarafları gece siyahıyken evin ayrıntısız bütün bir yeri bembeyazdı. Sportif ama ürkünç. Babam arabayı kapıdan içeri soktu. 4 evinde tam ortasında bir tarafı çimenlerle bir tarafı betonla karışık bir bölge vardı. Arabayı paspal evin önüne park etti babam. Demiştim bizim ki diye. Acaba evler aileleri mi gösteriyor diye düşünmeden edemedim. Arabadan indim ve bir adama arkamızdan bavulları getirdi. Evin önünde Karaman Ailesi yazıyordu süslü bir biçimde. Kapı açıldı ve eve girdik.