"Kötü adamlar kendilerini hep kahraman sanırlar."
THE 100 - İsyan / Sayfa 280
Öğrenilmiş çaresizlik nedir bilir misiniz?
Biliyorsanız ne bahsettiğimi de anlarsınız lakin bilmiyorsanız da anlatayım.
Gencin biri bir deney yapmaya karar verir. Bir kurbağa yakalar ve normalde kaçmak için zıpladığını bildiğinden onu kapağı delikli bir kavanoza koyar. Kurbağa zıplamaya devam eder ve zıpladıkça başı acır, kendini yaralayacağını anlayan kurbağa kapağa çarpmayacak şekilde zıplamaya başlar ve bu böyle devam eder. Bir süre sonra kapağı açan genç kurbağanın tekrar zıplayıp kaçacağını mı yoksa zıplamayacağını mı düşünürken kurbağa, kapak nasıl kapalı iken zıplıyorsa o yükseklikte zıplamaya devam eder. Yani kaçma şansı varken aynı orada kapak varmış gibi hareket ederek öğrenilmiş çaresizlik dediğimiz şeyi uyguluyor olur kurbağa.
Scarlett'da aynı bu şekilde hissediyordu. Nereye bakarsa baksın pencere ya da kaçacak delik arıyor ama bir türlü bulamıyordu. Kendi halinde takılacağı bir yere gidecekken onu yalnız bırakmayan insanlardan da gına gelmişti. Bir ay geçince de anlamıştı ki burada misafir falan değillerdi, onlar hala rehineydi.
Bunu anlamasıyla bütün iyi hisleri kaybolunca bir kaçış planı yapmaya başlaması gerektiğini hissetti. Buradan kurtulmalılardı tabi öncelikle bu öğrenilmiş çaresizlik denilen terimi kafasından atmalı, bir kaçış noktası bulacağına inanmalıydı. O zıplamayı gerçekleştirmeliydi.
Bu sırada herkesten uzakta, aynı kendisi gibi paranoyak bakışlı birisi gözüne takılınca kaşlarını çattı.
Bir ay boyunca bu çocuğu hatırladığı tek vakitler yemekhanede yanına oturmasıydı. Asla dikkat çekmeye çalışmıyor aksine kendisini sanki buraya uyum sağlıyor gibi etrafa bu şekilde empoze ediyordu. Göze çarpmamaya dikkat ediyordu ve bunu gerçekten başardığını anlayan kızıl kız aynı şekilde dikkat çekmeyen bir şekilde sanki öylesine yürüyormuş izlenimi vererek siyah saçlı beyaz tenli oğlanın yanına aniden oturuverdi. Gözlerini oğlanın üzerinde gezdirirken aynı abisi gibi uzun boylu ve siyah saçlı olduğunu fark etti. Hayret ederek bu kadar uzun boylu birini fark etmeyişine yandı. Dikkat çekici bir incelenmeye maruz kalan genç adamsa rahatsız bir şekilde kıpırdanıp bakışlarını kızdan uzak tuttu. Gözlem ve uyum sağlama yeteneği gelişmiş olduğundan kimseye fark ettirmeden kalabalık içinde kaybolabiliyordu lakin şu genç kız onu gerçekten gören gözlerle bakıyordu. Rahatsız ediciydi ve tepesine ok dikilmiş gibi 'genç oğlan burada!' ve 'işte buraya bakın' der gibiydi.
"Ne istiyorsun benden?" dedi beyaz tenli. Uzatmak hiç onluk değildi.
"Buradan kaçmak istiyorum. Benimle çalış." Genç kız yeşil gözlerini kısarak oğlanın yüzünde gezdirdi. Ne cevap vereceğini bilemiyordu lakin onun da buraya bayılmadığını anlayacak kadar gözlem yeteneğine sahipti.
Onunla aynı amacı paylaşan biriyle ilk kez karşılaşan oğlan elini uzattı. Bu teklifi kabul edecekti elbette. Bir elin nesi var iki elin sesi var demişler, değil mi? Hem bu kız daha önceden kendi rehineleriydi, kaçma duygusunu hissettiğini biliyordu bu yüzden ağzını açmadan ona katıldığını belirtti elini uzatmıştı ya.
"Ben Sehun. Sen?"
"Scarlett." Oğlanın koyu kahve gözlerine bakıp kısa tanışma faslı ve el sıkışmadan sonra ten temaslarını kesip Scarlett ayağa kalktı, hızla Chanyeol'lerin olduğu yere gitti.
Kızın kalktığı yere oturan başka bir bedenle birden diken üstünde hisseden Sehun bakışlarını yavaşça oturan kişiye çevirdi.
Jongdae kocaman gülümsemesi ile Sehun'a bakarken beyaz tenli oğlansa ona tedirgin bir bakış atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Afire Love
Fanfictionafire love (the 100) / kaisoo / bilim kurgu, aksiyon, romantik / +18 / 19k