ortaokul ve lise, hayatımdaki kilitli kapıları açmamı sağladı.
okudum, okudukça düşündüm, düşündükçe genelde çıldırdım, çılgındım ve öyle kaldım.
insanları tanıdım, istemeden kırıldım, istemeden kırdım, değerli hissettim, değerli hissettirdim.
en çok güldüm. uyanır uyanmaz ve yatmadan önce; insanlara, hayvanlara, çiçeklere, ağaçlara, gökyüzüne, denize bugün var olduğumuzu hatırlatarak gülümsedim.
sokakta yürüdüm, yürüdükçe coşku kapladı içimi, coşkulandıkça sevdim bir şeyleri, sevdikçe nefret etmemeyi öğrendim, anlayışı öğrendim babamdan, hoşgörüyü gördüm, yalnız olmayı bildim ve yalnız kaldım.
hâlâ yalnızım.
bugün var olduğumu bilerek yalnızım.üniversite bölümüm bana göre miydi? fikirlerimi özgürce paylaşabildim mi? yargılamadan herhangi bir durumu, yargılanmadan kıyafetlerimle, vücudumla okuyabilir miydim?
şişhane metrosunda az beklememiştim beyaz ruganlarım ile, yargılanarak bekledim ben çoğu şeyi.
okumak istemedim birkaç ay daha böyle bir hayatta
sadece gezgin olmak istedim.tüm yollarını ezbere bildiğim, göğüs kafesimde tıkılı kalmış organlarım ile koşmak istedim bilmediğim bir ülkede. metro istasyonu değil, cami avlusu istedim, koşmak istedim kilisenin çanı çalarken.
dünya haritası çıkartmak, her şeyi fotoğraflamak, yazmak, şarkı söylemek, hiçbir kültüre ait olmadan hepsine aşina olmak, hepsini sevmek saymak istedim.en az kırk tane dilde merhaba demek istedim bir çocuğa.
merhabanın içine tonlarca şeyi sığdırıp gözlerimle anlatmak istedim.suçum buydu belki, sürekli anlatmak istedim.
çamura basıp yürümek istedim ki izlerim belli olsun, insanlar beni tanımadan takip etsin, yargılanmadan iz bırakayım birkaç beyine.
hiç aşık olmadım hiç birisiyle hayatımı paylaşmak istemedim fakat biraz geçince vakit, yüzsüzce evlendim. düğün yapıp başkalarının eğlencesine para yatırmak istemedim, gerçekleşti bu hayalim. kimse oynamadı düğün günümde, beyaz gelinlik giymedim. kendi gözümde aktım, müzikler benim kulağımda yaşadı, sessizdi etraf ve ben sessizliğe karşı çılgındım yine.
ev'lenmeyip hep sırtımdaki bir çadırda yaşamak istedim. lüksü, kaliteyi başka yerlerde aradım peki izin vermediler mi? verdiler belki de ben hislerimi kaybettim.
çocuğumun evlatlık olmasını istedim. hayatına yön vermek, onu güvenle yetiştirmek, sevgiyle büyütmek, saygıyla eğitmek istedim. anne olmayı her şeyden çok hayal ettim, sevdim.
olamadım.özlediğim hiçbir şey kalmadı son birkaç yılda, çekip gittim hatıralarımdan.
aykırı kaldım her bütüne, her normalliğe yarımdım.ben yaşamak istemedim birkaç saniye daha aynı yerde, gezgin olmak istedim.
hiçbir yere bağlı kalmamak ve özgür olmak istedim.çılgınım ben, yalnızım ve yargılanıyorum hâlâ.
hakimi olmadığım bir mahkeme istemiyorum ben.
6519,rlynot: "insan 16 yaşındayken dünyayı değiştireceğini düşünür.
18 olduğunda düşünceleri sert bir kayaya çarpar. 20 yaşına geldiğinde hiçbir şey değiştiremeyeceğini anlar.
25 yaşına geldiğinde ise dünyanın onu değiştirdiğini fark eder.
ve insan 25 yaşında ölür, 75 yaşında gömülür."
-tarkovski