"Sigara içmek sana yakışmıyor küçük,"

47 6 24
                                    

Yazdığım ilk ship kitabı~
Yorumlarınızı belirtirseniz beni çok mutlu edersiniz.

Uzatmayı sevmem, başlayalım hemen :d










































-BÖLÜM 1-

"Sigara içmek sana            yakışmıyor küçük,"
______________________

Güneş maviyi turuncuya boyarken tüm doğa hayranca onu izliyordu.

İnsanlar dışında...

Çoğu hergün olan bu olağanüstü güzelliği fark etmiyordu ve sıradanlaştırmıştı artık.

Güneş, tüm marifetini ortaya koyarak eserine devam ederken Jimin oturduğu beton zemine biraz daha yayıldı. Elindeki birasını yudumlarken sessizce sarhoş olmayı bekliyor ve yağmur yağmasını umuyordu. Saatlerdir kara bulutlar ile kaplanan hava, yağmuru salmamak için ısrarcı gibiydi. Yağmuru sevmiyordu Jimin, ama bu iç bunaltan görüntünün bir an önce dağılmasını istiyordu.

Şişenin dibine yaklaştıkça hafifleşen kafasını zemine usulca yatırdı. Beton zeminde boylu boyunca uzanıyordu artık. Soğuğu hissettiğinde kalkmak istemesine rağmen dengesini kuramadı ve bundan vazgeçti. Birkaç dakika daha pembeleşen gökyüzünü seyretti ve kenarda bekleşen siyah bulutlara birkaç küfür etti.
Bulutlar sanki bu anı bekliyormuş gibi usulca içlerindeki yükü boşaltmaya başladılar o an. Jimin burnuna damlayan ufak su damlasına da küfür etti ve yanında duran bira şişesini hafif doğrularak ağzına dikti. Ağzının kenarından akan sıvıyı kolunun tersiyle silerek boşalmış şişeyi kenara fırlattı. Tam o anda yağmur daha da hızlandı. Jimin ağzına burnuna giren su damlalarından rahatsız olunca hafifçe sağına döndü ve tek kolunu başının altına koyarak uzanmaya başladı.

Daha birkaç dakika geçmişti ki ilerideki kapı büyük bir şiddetle açıldı ve ardından "Seni salak çocuk," diye bir ses duyuldu. Jimin ablasının geldiğini anlamış gibi olduğu yerde daha da ufalarak cenin pozisyonu aldı. "Ne diye içmek için çatıya çıkarsın ki?" diye söylendi ablası. "Kalk, yağmur yağıyor. Islanmışsın, üstelik leş gibi içki kokuyorsun. Git gide serseri bir herif oluyorsun seni velet!"

Ablasının azarlarını algılayamayacak kadar sarhoş olan Jimin kolunun altına giren bedene usulca sığındı ve zorla da olsa yürüyerek eve götürüldü.

Ertesi sabah alışılmışın dışında bir baş ağrısı ile kalktı Jimin. Yatakta uyanmıştı ama buna rağmen heryeri tutulmuş gibiydi. Uyanmasının üzerinden çok geçmemişti ki ablası hızla odaya daldı.

"Günaydın!" diye çığırdı kendisinden beklenmedik bir sevinçle. Jimin homurdanıp başını öbür tarafına döndürürken "Sana da günaydın baş belası," diye mırıldandı. Ablası artık onun bu ergen tavırlarına alışmıştı ve onunla bol bol dalga geçebiliyordu. Dünkü fırsatı da değerlendirecekti tabii. Kardeşinin melankoliye girip deli gibi içmesini, üstelik dünkü sarhoş haliyle bağırarak şarkı söylemesini, okuldan nefret ettiğini söyledikten sonra okula gitmeye çalışmasını yaklaşık 1 hafta yüzüne vurabilir, arada 'tüm olanları anneme söylerim!' diyerek tehdit edebilirdi. Aklına gelen fikirle hınzırca gülümseyip Jimin'in üstüne atladı. Jimin küfür dolu mırıldanmaların eşliğinde ablasına söverken Chae Young gururla eserine bakıyordu. Kendinden çokta uzun olmayan erkek kardeşine sıkıca sarıldı ve yanağına gıcıklık olsun diye sulu sulu öpücük kondurdu. Jimin'in küfürden öte tepki vermediğini gördüğünde gıcıklığı bir doz arttırmaya karar kıldı. "Benim mini mini kardeşim sinirlenmiş mi?" dedi sesini normalden de ince çıkararak. "Sinirlenmiş, bir de üstüne gidip içki mi içmiş benim küçücük kardeşim?" Jimin ablasına ters bakışlarını atıp göz devirirken umursamaz gibi davranmaya çalıştı. Ama Chae Young bugün kendine küfrettirmeye meraklıydı anlaşılan. "Üstelik dün bağırarak şarkı söylemiş, üstüne gecenin bir yarısı okula mı gitmeye çalışmış benim ufacık kardeşim?"

Whisper|Jikook^-^Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin