Latmos Dağı'nda gece vaktiydi. Ay ışığı portakal ve limon ağaçlarının, sarıçamların, tavşankulağı çiçekleri ile bezeli kırların üzerine gümüş parıltılar saçıyordu. Etraf buram buram kekik kokarken geceyi daha da güzelleştiren o eşsiz senfoni her zamanki vakitlerinde başladı. Endymion bir servi ağacının altına serdiği posta uzanmış kavalını usul usul çalarken yanındaki minik akarsuyun şırıltısı bile onun ritmine göre hareket ediyordu adeta. Buralar ıssızdı, insanlar deniz kenarını bırakıp dağların eteklerindeki serin havayı, o lezzeti adeta damaklarda hissedilen tazeliği nasıl hiç tercih etmiyor anlamıyordu çoban. Gerçi dağın beri tarafından Akdeniz'e her baktığında, özellikle de tanrıça Selene'in ışığında, o zaman bir ilham gelirdi çobana. Yine de onun sevdası çam kokusu altında serin çayırlarda, dağın eteklerindeydi. Hayvanlarını otlatır, akarsu ve ağaç nemflerinin hülyalı kıkırtıları altında yıkanır, yemeğini yer ve hürce dolaşırdı. İnsanlarla konuşmayı pek sevmezdi, kendini bildi bileli dağlarda yalnızlığa alışkındı çünkü. Tek arkadaşları kavalı ile köpeği Filos'tu. Alışveriş zamanları onun için bir an önce geçmesini dilediği vakitlerdi. Hayvanlarını alan tacirin karısının bakışlarını özellikle beğenmezdi. Sanki kimsenin bilmediği bir sırra vakıf olanların o gizemli ve tatminkâr gülümsemesi ile izlerdi genç adamı. Yanından bir tavşan zıplayarak geçerken düşünceleri bölündü ve kısa bir gülümsemenin ardından kavalını çalmaya devam etti. Ah, canı kavalı! Ne çok severdi bu yakın dostunu Endymion, yıllar yılı içindeki tüm özlemi, sevgisini, hislerini huş ağacından kavalı ile paylaşmıştı sadece. Notalar akarken çevresindeki böcekler bile durmuş dinliyordu bu genç adamı, ama dinleyen sadece onlar değildi...
Ay tanrıçası Selene uzun zamandır farkındaydı Endymion'un. O büyüyüp serpilirken, Alasia memleketinin bu herkesten uzak yerinde kendi halinde yaşamını sürdürürken onu hep izlemişti tanrıça. Toprak rengi dalgalı saçları omzuna naifçe dökülürdü, kavisli burnu, uzun kirpikleri ve iri birer badem gibi, sıvı altın rengi gözleri vardı, geniş omuzları, kaslı ve uzun bedeni o basit kitonunun altında ah ne güzel görünürdü. Hele de türkü söyleyerek yıkandığı zamanlar. Adam hissetmezdi ama ay ışığıyla dokunurdu ona Selene. Her bir yerine itina ile işlerdi ışığını ta ki Apollon güneşin ilk ışıklarını arabasının peşi sıra sürükleyip Selene'in gitme vakti gelene dek. Ama bugün, o seste öyle bir özlem vardı ki tanrıça dayanamadı, belki de sorun kendi iradesinin artık sonuna gelmesiydi, umurunda da değildi açıkçası. Gümüşle yıkanmışçasına parlayan dört boğanın çektiği ay arabasını sık korunun içine indirip genç adamın uzandığı ağaca doğru yürüdü. Adam tanrıçanın varlığının farkına ancak çaldığı ezgi bitince vardı.
Endymion hissettiği güçlü aura ile başını kaldırdı. Bir kadın dikiliyordu karşısında, baldırlarına kadar uzanan saçları gecenin en karanlık saatlerinden daha koyuydu ama çobanın yanı başındaki ateş gecenin koyuluğunu biraz olsun yararken ışıl ışıl parlıyordu aynı zamanda, gümüş rengi gözleri ayın kendisi gibi ışıltı saçıyordu. Bedeni ölümsüzlere adanan heykellerdeki gibi kusursuz bir kıvrıma sahipti. Bir huşu düştü çobanın kalbine ve o an vuruldu. Bu hissi tanımlayamıyordu, en görkemli ozanların bile tam olarak doğru tanımlayabileceğinden de emin değildi. Kısa bir an sonra karşındakinin gerçekten bir ölümsüz, bir tanrıça olduğu bilgisi ile şokla sarsıldı genç adam. Bu Selene'di. İlhamı olan, bakıp hayaller kurduğu güzel gecelerin sebebi olan ay tanrıçası. Endymion sarsakça ayağa kalkerken düşecek gibi oldu ama sonra toparladı kendini. Bir ölümlüye göre oldukça zarif bir reverans ile eğildi.
"Bağışlayın tanrıçam, kavalımı çalarken kendimi kaybederim hep! Size saygısızlık etmek değildi amacım." Utançla eğdiği başını çekinerek kaldırdığında ölümsüzün şefkatli gülümsemesi ile iyice sersemledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığının Gözyaşları
FantasyDerler ki Selene hala her gece indirirmiş ay arabasını Latmos Dağı'na ve akarsuda sevgilisinin son vedasını dinlermiş ağlayarak. Bundandır aya bakıp hüzünlenmelerimiz, bir yerlerde aşığına veda bile edemeden kaybeden ay ışığının gözyaşlarına ortak o...