SNOWFLAKE

268 24 62
                                    

[ 1. BÖLÜM: Snowflake ]

Kış mevsiminin ikinci ayı. 2019 yılı için geri sayım yapılmaya başlanmıştı bile. Herkesin dört gözle ve büyük heyecanla beklediği o Noel, tek katlı, bebek mavisi rengindeki bu klasik ev için de geçerliydi. Evin bebek mavisi duvarları yer yer çatlamış, çatlamış kısımların çoğu parçalanarak yeri boylamıştı. Ama bu sadece ufacık kısımlar için geçerliydi. Seoul'ün çok da bilinmeyen mahallelerinden birindeydi bu ev. Sokak boyu uzunan bir çok ev arasından tek göz alıcı olanıydı. Evin şirin görünüşünü geçin, etrafa huzurlu bir his dağıtıyordu.

Ve yılın ilk kar taneciği, aralarında en büyük olanı Snowflower, ki bu sadece Fei için geçerliydi,yeryüzüne düşecek olan ve muhtemelen en büyükleri olduğunu düşündüğü kar tanesine bu ismi vermişti, yeryüzüne düştüğünde dokunduğu ilk yer, daha doğrusu bir evin çatısı olacaktı. Sıcacık bir evin şöminesinden tüten dumanların hemen üzerine düşecekti. Ve ilk mucize gerçekleşecekti.

"Üç, iki, bir ve hoş geldin 2019, evet."

Aslında oldukça heyecanlıydı genç kız. Yeni yıl demek yeni maceralar ve yepyeni bir sayfa demekti. Yeni okul hayatı, yeni insanlar, yeni duygular ve yeni sıkıntılar...

Yepyeni yenilikler için heyecanlıydı belki evet. Ama artık eskiye dair bir şeyler de yapmak istiyordu. Mesela hayallerini gerçekleştirmeye bir yerden başlamak gibi. Yıllar hızla akıp gidiyordu. Yirmi yaşındaydı ve artık eskisi gibi olamadığını hissediyordu. (Eskiden kastı üç yıl önceki, on yedi yaşındaki haliydi. Üç yıl içinde çocukluktan olgun bir bireye terfi etmişti.Ve bu kısacık sürede bu kadar büyümek onu bir nebze de olsa yormuştu.)

"Yeni yılınız kutlu olsun, anne, baba."

Gülümsedi genç kız. İki eliyle kavradığı siyah kupasının içinde dumanı tüten kahvesinin sıcaklığı elini yaksada umursamadı. Bakışları uzun bir süre annesi ve babasının resminin bulunduğu rafta takılı kalmıştı. Gözleri burukça bakıyorken ve iki çerçevenin de her bir köşesinde geziniyorken dudaklarında küçük bir tebessüm yer ediniyordu.

Bu onlarsız kutladığı ikinci noeliydi. Kızlarını bu dünyada bırakıp gideli iki yıl olmuştu.Arkalarında kızları Fei için bu evi de bırakmışlardı. Onun dışında tamamen yok olmuşlardı.

"Ne var gitmeden önce bana bir kardeş bıraksaydınız?" dedi genç kız. Kupasını dudaklarına değdirdi ama yudumlamadı. Kahve dudaklarını yakıyor ve tatlı bir his bırakıyorken boğazından geçmesine izin vermedi.

Gözlerini devirdi Fei. Ve kupanın içindeki yarım kahveyi, muhtemelen eski sıcaklığını az da olsa kaybetmişti, tek seferde kafasına dikti ve televizyon ile koltuk arasındaki beyaz sehpanın üzerine bıraktı.

"Evet, hoş geldin noel."

Adımları şöminenin yanındaki gitar ve piyano ikilisinin önünde durmuştu. Annesi ve babasını kaybettiğinden beri elini bile sürmemişti bu iki afacana. Çalmak manasında yani. Tozlandığı için sık sık temizlemesi gerekiyordu. Bu yüzden de, istemeden de olsa parmakları nazikçe değiyordu tuşlara ve tellere. İçinin kıpır kıpır oluşunu ve eskiyi anımsıyordu sonrasında.

Bir süre daha bekledi orada. Şöminenin alevleri etrafı turuncumsu göstermekten çekinmiyordu. Alevler gölgelerini piyano ve gitarın üzerine bırakırken Fei bakışlarını ayırmıyordu. Hipnotize olmuş gibiydi. Ama bu kısa sürdü çünkü zil çalmıştı. Bakışlarını anında beş, altı metre uzağındaki kapıya çevirdi. Zil üçüncü kez kendini tekrarladığında ise ancak varabilmişti adımları kapının önüne. Deliğe bakmadı. Kapı kolunu tutmadan önce kildini açtı. Kulpu aşağı doğru indirdi ve aralanmasını sağladı. Gelen Renjun'di. Başındaki kırmızı noel şapkası,sağ elinde tuttuğu bir kaç poşet ile kapının hemen dibindeydi.

SNOWFLAKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin