Jungkook - 2U (cover)
Bu bölüm düşüncelerimdeki savaşlara adanmıştır.
Buğulu ve karanlık gökyüzü bu sefer çığlıklara ve göz yaşlarına sahiplik yapıyordu. Etraf bağırış dolu ve gürültülerle dolu bir yer halindeydi.
Gökyüzü masum insanların haykırışları için de yıldızlarını bir ışık gibi parlak tutyordu bu gece.Haykırışlar, bağırışmalar duyuluyordu acımasız insanların ardından. Ellerinde silahlarla köyü tarayan askerler masum insanların korkmuş gözlerini fark etmeleriyle birlikte acımasızca insanların kanını güzel kokulu toprağa gömüyordu.
İnsanlar etrafta bağırarak kaçmaya ve kendince kurtulmaya çalışıyorlardı.
Sırtlarından vurulan insanların kanı açık unutulan bir musluk gibi akıyordu toprak zemine. Unutulmuş gibilerdi. Kanlarından akan korkunun bir ruha sahip olmadığını fark ediyorlardı artık. Ruhlarının gökyüzüne değil yer altına hapsedildiğini fark ediyorlardı.Unutulmuş bir avuç insandı onlar.
Köyün yamacında beliren ölüm kokan askerler köyün etrafını sarmış ve birer birer toprak kokan insanları devirmişlerdi. Askerlerin acımasız gözlerinde geçen cinayet yansımaları gökyüzünü utandırıyor ve bir o kadar karanlığa gömülmek istiyordu.
Karanlığı hızla delen mermiler teker teker insan etine saplanmasıyla dökülen kanlar ay ışığında parlıyordu. Yere serilmiş bir kaç bedenden dökülen göz yaşları görenin ruhunu ürküyordu zira genç adamın ruhu fazla ürkmüştü.
Genç adam titreyen ellerine aldırmadan neredeyse üstüne devrilmiş sıkıca tuttuğu demir kapının arkasında olanları yaşlı gözleriyle izliyordu. Kalp atışları fazla tedirgin ve hızlı bir tempoda atıyordu.
Elinde bulunan ceketiyle etraftaki yıkıma bakıyordu. Havaya doğru süzülen dumanlar bir cesedin ruhu gibi gözüküyorlardı. Etraf fazla kan kokuyordu bu insanların etrafta korkakça yardım aramasına sebep veriyordu. İnsanlar bir savaşın içinde kurban olmuşlardı.Yanık çimen kokuları havaya karışmış yanmış evler küllerine yavaşça toprağa bırakıyordu. Dökülen göz yaşları, damarlardan fışkıran kanların insanların ne kadar güçsüz olduğunu göstermişti. Küçük çocukların kanları papatyaların üstünü kaplamış, gökyüzünü göz yaşına boğmuştu.
Tanrı kendi çocuklarından nefret eder olmuştu.
Kararan bulutlar insanların üstünde bir kalkan misali durup yağmur yağdırıyordu. Gökyüzünden düşen her yağmur damlası askerlerin yukarı doğru lanet yağdırmasına sebep oluyordu. Küçük çocuklar annelerinin eteklerini tutmuş ölü bedenlerine doğru yardım istiyorlardı. Küçük çocuklar küçüklüğünde ölmüşlerdi.
Genç adam elindeki ceketini yan tarafında bulunan annesinin üstüne uzanmış ağlayan çocuğun üstüne örterek kucağına aldı. Adımları titrek ama yinede kucağındaki çocukla ayaklarının altındaki kül parçalarını kenara fırlatıp ordan uzaklaşmaya çalıştı. Yaklaşan asker ve silah sesleri kulaklarını kapatıp ağlayarak ölümünü beklemesini sağlıyordu.
Elini sıkıca çocuğun sıska bedenine sarıp yıkılmış tahta evden çıkmaya çalıştı. Kapıya doğru gelip eliyle yanmış olan kapıyı ittirirken kendine yol açıp kenardan sıyrılıp dışarı firar etti. Gökyüzünden düşen küller insanların bedenlerine doğru yolculuk yaparken genç adam bu görüntü karşısında gözlerini kapatmak istedi. Kucağındaki çocuğun kafasını boynuna daha çok bastırırken küçük çocuğun bu görüntüyü izleyerek aklını kaybetmesini istemiyordu.
Dağılan organların her bir yana firar etmesi, toprağa bulanmış salyaların, gözlerden firar eden göz yaşlarını fark eden insanların yarışı ölümü bekler gibi askerlerin geldiği yöne doğru bakıp duruyorlardı. Etrafta güneşin kayboluş ışığından başka bir ışık bulunmuyordu. Genç adam elini çocuğun sırtına daha çok sarıp toprak yola doğru çıktı. Köyün başında duran askerleri görünce tam tersi istikamete doğru hızla yürümeye başlayınca arkasında bağıran arkadaşını umursamadı. Orda ölecek olmasını umursamadı. Sadece kucağındaki küçük çocuğu kurtarıp burdan kurtulmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Desire Of A Bullet | Taekook
FanfictionBir kurşunun arzusuna yenik düşmüş durumdayım asker. |illegal3lady|