" Vallahi ekmek parası için be abi, yoksa bu işle, bu insanlarla uğraşılmaz. "
" Nasıl ekmek parası? Kaç lira aylık giderin var ki? "
" Otuz bin liranın altına düşmez abi. Etrafımızda o kadar çok yiyici var ki, anlatsam inanmazsın. "
" Otuz bin lira mı? "
" Tabi abi, ne sandın. Sırf bilgisayarların aylık bakımı tutuyor bin lira. Elektrik geliyor zaten bin beş yüz lira. Telefon hatları var. Bir faturasız hat olmuş altmış lira abi. Telefonlar bozuluyor, yeni telefon alıyoruz. Bozulmasa bile her ay telefonları değiştirmemiz lazım bu IMEI işinden dolayı. Sürekli IMEI değiştirirsen telefonun da kafa gidiyor üçüncü dördüncü seferde. IMEI attırmak bile yüz lira oldu be abi. Daha bu işin havacıları var. "
" Havacı ne ya? Denizcisi de var mı? "
" Havacı, hiçbir iş yapmadan bizden para alan kişilere taktığımız lakaptır. Mesela bize gelmesi gereken kişiler bize gelmek yerine başka bir göreve gittikleri için biz onlara para öderiz. Anladın mı abi? "
" Anladım. Rüşvet yani? "
" Öyle demeyelim be abi, onların da çoluğu çocuğu var. "
" Havacılar diyelim mi diyorsun? "
" Aynen güzel abim. Mesela bu işi evden yapamazsın, işyeri tutman lazım. Bugün en dandik ofisin kirası olmuş iki bin lira. Bak daha hiç iş yapmadan gitti on bin lira. O kadar çalışıyoruz, biz taş mı yiyeceğiz abicim. Beş kişi öğlen yemeği zaten yüz yüz elli lira. Ayda eder dört beş bin lira canım abim. "
" Her gün kebap mı yiyorsunuz? "
" Yiyoruz bir şeyler de her öğün simit poğaça mı yiyelim be abi, biz de insanız. Canımız bazen kebap çekiyor bazen simit. "
" Yiyin tabi, ona bir şey diyemeyiz zaten. "
" Abi, benim amcamın oğlu bankada müdür, banka günlük on bir lira veriyormuş yemek parası. Banka bu abi banka. Adamlar her yıl milyar liralarla kar açıklıyor. Ulan zaten bir milyar lirasını çalışanların öğlen yemeğinden kestiğin parayla yapıyorsun. On bir liraya ne yiyecek bu adam? Çorba olmuş sekiz lira abi şu karşıdaki esnaf lokantasında. "
" Neyse, konuyu dağıttık. Asıl konumuza geri dönelim. "
" Dönelim abi de, acıkmadın sen? Gel, şurada güzel bir pideci var, oraya gidelim.
" Yok, tokum ben, sağ ol. "
" Abicim, yemek masrafını hesaba kattık diye diyorsan ayıp edersin ama. "
" Yok ya, gerçekten tokum. Devam edelim. Nasıl başladın bu işe? "
" Abim başlamış, abimden öğrendim. Tabi ben de kendimi geliştirdim, boş durmadım. "
" Neyle başlamış abin? "
" Kredi kartı işiyle başlamış. Benim abim bilgisayarlara çok meraklıydı. Babam, oyun oynayalım diye bize Commodore bilgisayar almıştı. Artık aldı mı yürüttü mü bilmiyorum ama eve bilgisayar gelmişti. Abim hiç başından kalkmazdı. Hiç oyun oynamazdı ama. Sürekli bir şeyler yazar dururdu bilgisayarda. Abi kalk biraz da ben oyun oynayayım dediğim için çok dayak yedim ben abimden. O bilgisayarla başlayıp geliştirdi abim kendini. Yazıcı aldı, tarayıcı aldı, bir sürü kitap aldı, aldı da aldı bilgisayarla ilgili. Sonra babama ağlaya ağlaya internet bağlattı eve. Düşünsene abi, mahallede bilgisayarın ne olduğunu bilen yok, bir tek bakkal hesap makinesini tanıyor, bizim evde internet var. Telefonu sürekli meşgul ediyor diye annem çok kızardı abime. Ablasıyla dedikodu yapamadığı için. Bilgisayar dilleri, kodlama falan anlatıyor abim ama biz uzaktan trene bakan öküzler gibiyiz abimin karşısında. Neyse, uzatmayayım, abim geldi on yedi yaşına. Mahalleden bir arkadaşı bankada çalışıyormuş, bir gün abime kredi kartının sisteminin ne olduğunu, bankanın kimlere hangi şartlarda kredi kartı verdiğini anlatmış. Abimin kafada ışık o zaman yanmış. Eskiden şifre yoktu biliyorsun, imza atardın alışveriş yapınca, bazen kimlik sorarlar ama gösterdiğin kimliğe hiç doğru dürüst bakmazlardı. Nereden biliyorsun dersen başka kişilerin kimlikleriyle çok alışveriş yaptım ben. Bir de ilkel bir makina vardı. Pres gibi bir şeydi. Kartı ona koyardın, üzerine kendinden kopyalı kağıtları koyup kolu çekince karttaki kabartma sayılar kağıda geçerdi, sen ödemeyi yapmış olurdun. Abi, çay içer misin, kahve mi söyleyeyim? "